Uçuş Emniyeti

Bir yılbaşı gecesi havalimanında yaşananlar…

Uzun yıllar Hürriyet Gazetesi’nin Atatürk Havalimanı’ndaki muhabirlik yapan Gazeteci Faik Kaptan, farklı havacılık anılarıyla hem sektöre hem de ülke tarihine ışık tutuyor. İşte o anılardan biri de 1999’u 2000 yılına bağlayan gece Atatürk Havalimanı’nda yaşanan bir kuş çarpması… 

Faik Kaptan’ın Facebook hesabında yaptığı paylaşımı size aktarıyoruz…

MİLENYUM KURBANI MARTILAR OLDU…

HÜRRİYET’E VEDA, TAV’A MERHABA GÜNLERİ YAŞANANLAR.

YENİ BİR YÜZYILA BAŞLAMA GECESİ,”MİLENYUM” .

Yazı her zamanki gibi biraz uzun ama okumaya değer. Milenyum hikayesine geçmeden önce, Havalimanı Muhabiri olarak Hürriyet ve TAV Havalimanları arasında yaşadıklarımı da öğrenme hakkınız olduğuna inandığım için öyle başladım.

Yeni bir yıla giriyoruz. Sıkıntılı pandemi günleri geçirdik, hala daha geçiriyoruz. Bu yüzyıla başladığımız gece yani 1999-2000 gecesi, adı Milenyum olarak anıldı,  dünya ilginç saatler yaşadı.

Aşağıda okuyacağınız hikaye işte o gece Atatürk Havalimanı’nda yaşandı. Bunu kitabım “ Atatürk Havalimanı’nda 40 yıl” da yazdım. Ancak kitabım TAV Sponsorluğunda, Sayın Sani Şener’in özel israrı ile yazdığım ve sonucunda da basıldığı için raflara çıkmadı. Ulaşabildiğim arkadaşlara o dönemde gönderdim.

 

Bunun başlangıç hikayesi ise kısaca şöyle:

Hürriyet’le tasfiye süresi içinde ilişkimin kesilmek üzere olduğu günlerdi. Basın Odasındaki masamı ve dolaplarımı toplamak üzereydim. 

Aydın Doğan gazeteyi Demirören grubuna satarken elinden geldiği kadar az masrafla devretmek istiyordu. Tabi ilk akla gelen benim gibi miadı dolmuşlar geliyordu. Patron yönetimi verilen listeleri imzalıyor, isimleri bakmıyorlardı. Bizim genel müdür sözüm ona, “Sizlere yapılan bu haksızlığa dayanamadığım için ben önceden istifa ettim” diyerek gelip günah çıkarttı. Bizleri defter fabrikası müdürünün önüne attı ve gitti. Ama Cebeci efendi bizim işlerimiz bittikten üç ay sonra tekrar Hürriyet’de göreve başladı. 

Günahı vebali boynuna. 

Hatta daha ilginç bir şey patronlarımızdan Sayın V.D. gazeteyle işi bittikten sonra yeni hayatında tekrar benimle işi olabilir diye herhalde yeni telefon numarasını bir mesajla bana gönderdi. Benim işimin bittiğini herhalde bilmiyordu. Çünkü listeyi okumadan imzalamıştı. O da sağ olsun. O mesajı hala saklarım.

Neyse uzatmayalım. İşte o günlerde terminalde Sani Beye rastladım. Hemen yanıma geldi ve , “ Abi senin şu yaşadıkların çok ilginç bunları yazman lazım” dedi.

Benim düşünceli halimi görünce ertesi gün Cumartesiydi, bana randevu verdi ve “görüşelim” dedi.

Karşılıklı uzun sürmeyen bir görüşme yaptık. Çok meşgul bir kişiydi Sani Bey. Görüşme anımızda telefonu durmuyordu. Arayanlar havacılık sektörünün yetkilileriydi. 

Sani Bey bana “ Abi senin kitabının sponsoru ben olmak istiyorum. Ne istesen Kemal Beye söyle “ dedi ve o sırada çalan telefona bakarak İngilizce konuşmaya başladı. Arayan Singapur Havalimanı yetkilisiydi.

Sani Bey son olarak “Tamam mı abi?” dedi ve dışarıda bekleyen sevgili Kemal Ünlü beyi çağırarak “Faik abi sana emanet” dedi.

İşte o günden sonra bana Kemal Bey tarafından tahsis edilen özel bir odada ve Bilişim Servisi Genel Müdürü sevgili Binnur Güleryüz hanımın özel desteği ile bilgisayar teşkilatım da kuruldu ve iki yılda bu kitabı yazdım. Hepsine bir kez daha teşekkür ediyorum.

İşte bu Milenyum hikayesi bu kitabın 174.sayfasında. Kitaba ulaşamayan arkadaşlarım için aynen aktardım. Kitaba ulaşamıyan arkadaşlarım da okusun istedim. Zira bu gazetede haber olmadı. Hikayeyi kitabı yazdığım günlerde öğrendim. Hikayeyi anlatan abimiz o dönemde görevli olduğu için isminin yazılmasını istemedi. Burada da yazmadım. Kendisi sağlıklı bir şekilde emekliliğini yaşıyor. Yazıyı okursa ismini yazarım. Hadi bakalım iyi okumalar. 

MİLENYUM’UN EN BÜYÜK KURBANI MARTILAR OLDU

 Hatırlarsanız, 1999 yılını 2000’e bağlayan gece, yani “Milenyum” adı verilen, bin yıllık bir dönemin kapanıp yeni bir bin yıllık dönemin başladığı gece, bilgisayarların çökeceği, bunun da başta uçaklardan bankalara kadar büyük etkileri olacağı endişesinin en büyük kurbanı Atatürk Havalimanı’ndaki martılar oldu. 

 Ne alaka, diyeceksiniz. Aradan tam 17 yıl geçtikten sonra o geceyi yaşayan bir arkadaşım anlatınca inanmakta güçlük çektim. Şimdi bu hikayeye geçmeden o gece hakkında kısa bir hatırlatma bilgisi verelim.

DÜNYA PANİKTE

 Koca koca bilge adamlar Milenyum’da bilgisayarların çökeceğini, uçaktan bankalara kadar her şeyin etkileneceğini ve bunun da dünya çapında 500 milyar dolarlık zarara yol açacağı belirtiliyordu. Neden olarak da bilgisayarların yaşanacak dijital kargaşa sonucu 2000’e girdiğimiz saat 00,00’da bunu algılayamamasından kaynaklanacağı gösteriliyordu.

 Hatta bu olay o kadar ciddiye alınmıştı ki, ABD’liler, Japonlar, Güney Koreliler gibi bazı halklar, 10 gün yaşayabilecek yiyecek içecek kolilerini stok ettiler. Bütün hastaneler alarma geçirildi, uçakların da gece yarısı kısa bir süre   uçurulmaması kararı alındı, hatta bazı dış hat seferleri ise iptal edildi.

ABD Başkanı Clinton bile “ Her şeye hazırlıklıyız” diye açıklama yaparken tüm hazırlıklar için 50 milyar dolar harcadıklarını da sözlerine ekledi.

TÜRKİYE GÜVENLİ

Birçok ülke Milenyum’dan önce hava seyrüsefer cihazlarında sistemlerini yeniledi. Türkiye de ise Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü yaptığı bir açıklamayla tüm hazırlıkları yaptıklarını ve ellerindeki bilgisayar parkının yaşının genç olması nedeniyle krizden etkilenmeyeceklerini bildirdi. Milenyum gecesi Türk Hava Sahasından bütün uçakların emniyetle uçabilecekleri açıklandı.

 Tüm bunlara rağmen Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD’den sonra, birçok uçak şirketi yılbaşındaki uçuşlarını iptal ederken, bu konuda son ilk haber uzak doğudan geldi. Hong Kong bütün uçuşları iptal etti. 

Bilgisayarlar programlarında tarih olarak yalnızca son iki rakamı algıladıkları için 2000 yılına girildiği anda bunu 1900 olarak algılayacakları korkusu vardı. 2000 yılına girildiği anda pek çok bilgisayar tarihi 1900 gibi algılayacak ve bu mantık hatası sebebiyle pek çok sıkıntı doğabilecekti. Korku dağları aşmıştı. Anlayacağınız bilgisayarlar insanoğluna hakim olmaya başlamıştı. Günümüzde de bunu “Robotların Hakimiyeti” olarak görmeye başladık. 

Şimdi, 3000 yılında insanoğlu kalırsa o zaman tekrar bu olaylar yaşanabilir, ama lütfen martılara dikkat.

Bu arada Hristiyanlar için de, Hazreti İsa’nın bin yıllık bir zaman diliminde dünyayı yönetmek amacıyla geri döneceği inancı da vardı. Birçok derin inancı olan Hristiyan pilot böyle gecelerde uçmayı sevmezdi. Tabi ki hiç biri olmadı. Olan martılara oldu! 

GELELİM BİZİM MARTILARIN HİKAYESİNE

 Kitap yazdığımı duyan arkadaşlarımdan birisi geçen gün karşılaştığımızda bana, “Gel sana bir Milenyum hikayesi anlatayım” dedi. Hikaye gerçekten çok ilginçti.

 Milenyum gecesi Türkiye, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, olası çıkacak krizlere karşı tüm tedbirleri aldı. Hava Trafik Kontrol sistemini yöneten tüm birimler görevlerinin başındaydı.

 Soğuk bir geceydi. Atatürk Havalimanı’nın özel uçakların kullanılan terminali olan Florya tarafındaki  “Genel Havacılık Terminali”, Sefaköy’ün yükseltisi nedeniyle iklim olarak ana terminale göre biraz daha ılımandı. 

Havalimanımızın olmazsa olmazı martı kuşları da sürüler halinde Genel Havacılık terminalinin arka bölümündeki eski ve kal olmuş uçakların arkasındaki boşlukta tüneyerek geceyi geçiriyorlardı. Çok sakin bir geceydi. Bir saatten fazla süredir uçak da uçmuyordu.

 DHMİ komşu ülkelerin de yaptığı uygulamayla gece yarısı bir saat kadar uçuşları durdurmuştu. 

HABERCİLERİN HELİKOPTERLERİ

 Milenyum nedeniyle uçaklar uçmuyordu ama insanlar kitleler halinde sokaklarda eğleniyordu. İşte bunu fırsat bilen 3 TV kanalı gece eğlencelerini, özellikle Taksim’deki festivali görüntülemek için helikopter kiraladılar.

 Kameraman ve muhabirler Genel Havacılık Terminaline gelip tüm hazırlıklarını yaparak helikopterlerine bindiler. 3 helikopter bir anda arka arkaya çalışmaya başladı. Gece yarısı Genel Havacılık terminalinde kıyamet koptu. Helikopterler kent merkezine uçarken martılar da büyük panik yaşadı.

Yaşanan aşırı gürültü nedeniyle, uyku moduna geçmiş yüzlerce martı aniden havalandı ve gündüz gezindikleri ve bildikleri bir mekan olan uzun pistin başına kondular. Pist çimlere göre daha sıcaktı.  Uçak iniş ve kalkışı da olmadığı için de bölgeyi emniyetli gördüler. Burada konaklayıp tekrar uykuya geçtiler.

KADER AĞLARINI ÖRÜYOR

 Milenyum saati geçti. Korkulan hiçbir şey olmadı. Hayat tekrar normale dönmeye başladı. Havalimanı’ndaki tüm görevliler de rahatlamıştı.

İlk uçak saat 01.30’da havalanacak olan Türk Hava Yolları’nın (THY) İstanbul’dan Güney Afrika’ya, Cape Town’a gidecek dev Airbus A340 uçağıydı. 

Milenyum’un Atatürk Havalimanı’ndan kalkacak olan TK 44 sefer sayılı uçağı yolcularını aldı ağır ağır pist başına geldi. Saat tam 13.30’da tekerleklerini çeken 4 motorlu Airbus büyük bir homurtuyla kalkarken aynı anda pist başında toplanmış binlerce martı da havalandı. İşte ne olduysa o anda oldu. 

 Çok sayıda martı kuşunun içinde geçmesine rağmen uçağın sadece tek motoru sinyal veriyordu. Pilotlar önce arızayı başka yerde aradı. Bir süre yola devam eden uçağın pilotları bir süre sonra geri dönme kararı aldı. 

 Kaptan pilot uçuş kulesine TK-44’ün kalkışta kuş sürüsüne girdiğini bu nedenle de geri döneceğini bildirdi.

“ACELE DOZER LAZIM”

 THY Kaptanının bu anonsu üzerine uçuş kulesi, yer görevlilerine bilgi vererek Cape Town’a giden uçağın kalkışta kuş sürüsüne girdiğini ve bu nedenle de geri döneceğini bildirerek pistte temizlik yapılmasını istedi.

Bunun üzerine piste giren temizlik aracındaki görevliler, pist başına geldiği anda karşılaştıkları manzara karşısında dondular. Pist üzerinde öyle birkaç kuş değil. yüzlerce martı ölüsü vardı. Bunların normal temizlik aracı ile temizlenmesine imkan yoktu. 

 Temizlik sorumlusu bunun üzerine o tarihi anonsu yaptı;

“Pistteki martı ölülerini temizlemek için dozer lazım. Bu kadar ölü kuş ancak kepçeyle temizlenir. Mümkünse acil olarak pist başına bir dozer gelsin”

İşin vahameti o anda anlaşıldı. Bir anda o gece Milenyum nedeniyle evlerine gitmeyen ve görevde olan DHMİ’nin tüm müdür ve memurları pist başına koştular. İnanılmaz manzaraydı. Böyle bir olayı şimdiye kadar yaşamamışlardı. Kendileri yaşamadığı gibi, kimsenin de yaşadığını sanmıyorlardı. 

 İnsanlar dozer gelene kadar bir süre şok halinde bu fecaati izledi. İnanamıyorlardı. Bir uçak nasıl olur da bu kadar kuşu telef edebilirdi. Ama olmuştu.

 Biraz sonra bir dozer geldi ve önündeki kepçesiyle tam üç seferde yine oraya getirilen bir çöp arabasına martı ölülerine attı. Daha sonra itfaiye aracı geldi ve çok geniş bir alanı yıkadı ve temizledi.

 İşte ünlü Milenyum o gece bilgisayarlara yapamadığını yüzlerce martıya yapmış onları telef etmişti. Yani gücü martılara yetmişti.

 O geceyle ilgili olarak Genel Havacılık’tan kalkan TV kanallarının yaptığı magazin haberlerinin dışında, Havalimanı Muhabirleri de şu haberi geçti:

 “ Güney Afrika’nın Cape Town kentine gitmek üzere İstanbul’dan hareket eden, “ Hakkari” adlı Airbus 340 tipi uçağı, martı sürüsüne girince geri dönerek zorunlu iniş yaptı”

 Bir dahaki milenyum insanlık yaşarsa 3000 yılında. O zaman yaşayacak olanlar, sizler olsun martılara dikkat edin.

HEPİNİZE İYİ SENELER DİLİYORUM…

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu