Havacılık Tarihi

THY’nin ‘Hacı’sı vefat etti

Türk Hava Yolları’nın sembol isimlerinden, şoför olarak okuma yazma bilmeden çalışmaya başladığı havacılık kariyerinde meydan harekat şefliğine kadar yükselen, bir gün bile kalp kırmayan Hacı Zülfü Balcı hayatını kaybetti.

Diyarbakır Havalimanı’nda 37 yıl görev yapan Balcı, bir süredir tedavi görüyordu. Balcı, bugün kılınacak ikindi namazının ardından Diyarbakır’da Dicle İlçesi Dagan Köyü’nde defnedilecek. Hiç eğitim görmemesine rağmen ilkokuldan başlayıp üniversite ikinci sınıfa kadar okuyan Balcı, 2003’te Diyarbakır’da meydana gelen THY uçağı kazasında oğlunu kaybetmişti. 2014 yılında emekli olan Balcı’nın hikayesini, El-Cezire Türkiye’den Abdülkadir Konuksever kaleme almıştı:

37 YIL EMEK VERDİ

Lakabı “Hacı”.. Diyarbakır Havalimanı’na 37 yılını verdi. Diyarbakırlıların ve yolu Diyarbakır havalimanına düşenlerin yakından tanıdığı bir isim Zülfü Balcı Dicle ilçesine bağlı Dagan köyünde 1938 yılında çiftçi bir babanın oğlu olarak doğdu. 13 yaşındayken önce Ergani ilçesine ardından da Diyarbakır’a göç ettiler. Hiç okula gitmedi. Ehliyet alabilmek için ilkokul diplomasını dışarıdan aldı. Bir süre tamircide çalıştı. Diyarbakır’dan Dicle’ye ve Şanlıurfa’ya yolcu taşıdı. Türk Hava Yolları’nın servis aracı bir kazaya karışınca, şoförlüğünü yaptığı otobüs, kaza yapan aracın yerini aldı. Uçaktan inen yolcuları şehre taşımaya başladı…

YOLCU ŞİKAYETİNİ ONUN SAYESİNDE KESTİ

“Bir gün baktım ki muavinler eşyaları fırlatarak atıyorlar bagaja. ‘Yahu insaf, vicdan böyle olmaz’ diyerek artık dokundurtmadım, kendim yerleştirmeye başladım. Böyle bir kaç ay çalıştıktan sonra bir gün Alan Müdürü beni çağırdı. Dedi ki, ‘Artık valizlerdeki eşyalar kırılmıyor, şikâyet hiç gelmiyor. Sen ne yaptın?’ Ben de durumu izah edince ‘Bir dilekçe yaz bana, Genel Müdürlüğe göndereyim’ dedi. Okumam-yazmam yok. Müdür kendisi yazıp gönderdi.”

İş başvurusu için gönderilen dilekçe olumlu yanıtla geri geldi. İşine gösterdiği özen ona o çok sevdiği uçakların art arda inip kalktıkları havaalanının kapılarını araladı.

İlk mesai gününde sabah altıda kapının önündeydi. Havaalanı henüz açılmamıştı. Mesai arkadaşlarının gelmesi için iki saate yakın bekledi. Ona ne kadar söylediyseler de altıda gelmekten vazgeçmedi. Ta ki kapının anahtarları ona teslim edilinceye dek.

Eksikliği tahsiliydi. Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirip girdiği sınavlarda Fırat Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümüne girdi. İki sene okudu. İşine ayırdığı zamandan çaldığını fark ettiğinde de bıraktı okulunu.

CUMHURBAŞKANI ÇAĞIRDI, ASKER KÜNYESİNİ OKUDU

Kısa sürede de havaalanının hemen her yerinde yaptığı birbirinden başarılı işlerle Meydan Hareket Şefliği’ne getirildi.

2 Ağustos 1990 tarihinde Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal edince Körfez Krizi başladı. Irak’ta bulunan yabancıların tahliyesine girişilir. Ülkeler türlü yollarla vatandaşlarını çıkarmak için birbiriyle yarış halindedir. Çoğunluğu Bangladeşli olan on bini aşkın kişinin de Diyarbakır’a getirilerek buradan uçaklarla ülkelerine gönderilmesi tartışılıyordur.

Bir gün rutin işleriyle uğraşırken Havaalanı Müdürü heyecanla yanına gelip ‘Koş Hacı seni istiyorlar’ deyince kimin istediğini bilmeden müdürün arkasından koşmaya başlar. Odadan içeriye girdiğinde küçük bir şok yaşar Hacı Zülfü. Zira Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Bangladeş Cumhurbaşkanı Hüseyin Muhammed Erşhad, THY Genel Müdürü Cem Kozlu, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Altay Tokat bir masanın etrafında kendisine bakmaktadırlar.

Yutkunur, ne diyeceğini bilemediğinden heyecandan askerde öğrendiğini kısa künyesini okur. Kaygılı yüzler gevşer ve gülümsemeye başlarlar.

Pekçok toplantı yaptıktan sonra Irak’taki tahliyelerin nasıl yapılacağına ilişkin bir yere varamamışlardır. Genel Müdür Cem Kozlu sorar: “Hacı biz işin içinden çıkamadık. Bu mültecileri nasıl göndeririz?” Çünkü küçük havaalanının altyapısı yetersiz, idari bina imkanları kısıtlı ve yer hizmetlerinin yapılması da imkansızdır.

“KÜRDO HACI BU İŞİ HALLEDER”

Yıllardır bu sorunun kendisine sorulmasını beklemiş gibi bir çırpıda yanıt verir Hacı Zülfü:

“Gelen yolcular blok ve hazır vaziyette olacaklar. Uçağın koltuk sayısına göre bölüm bölüm binaya alır, pasaport fotokopilerini aldıktan sonra bekletmeden uçağa bindirip uçururuz efendim.”

Önce birbirlerine bakarlar sonra Hacı’ya dönerek “İş senindir, yetkilerin sınırsız” dedikten sonra bunun 20 gün içerisinde bitirilmesi gerektiğini belirtirler. Kafasından hızlı bir hesap yapan Hacı Zülfü “12 günde biter efendim” der.

Korgeneral Altay Tokat’ın toplantıda “Bu işi yapsa yapsa Kürdo Hacı yapar” dediğini sonradan öğrenir Hacı Zülfü. Dediği gibi yapar. Uçak iner inmez koltuk sayısı kadar mülteciyi içeri aldıktan sonra pasaport fotokopilerini çekip hemen uçağa alır. Art arda kaldırdığı uçaklarla on bini aşan mültecileri tam 12 günde tahliye eder.

Kolordu’dan THY Genel Müdürlüğü’nden takdir belgeleri verilir ve Meydan Müdür Vekilliği’ne getirilir. Görev yaptığı süre içerisinde de zaten bir daha müdür atanmaz Diyarbakır’a.

MECLİS ONUN İÇİN OYLAM YAPTI

Emekliliği dolduğu zaman Genel Müdür emriyle bir yıl uzatılır. Daha fazla uzatmak için meclis kararı gerekmektedir. Bürokratların çok sevdiği Hacı için erteleme Meclis’e getirilir. Meclis’te o sırada bulunan 186 milletvekilinin tamamı elini kaldırarak Hacı Zülfü’nün emekliliğini erteler.

Eni sonu emekli olacaktır ama bu nedenle kendisi gibi alanda çalışan oğlu Mehmet Ümit’i yetiştirir. Deneyimlerini ve nasıl çalışması gerektiğini aktarır. Herkes efendiliğiyle ve çalışkanlığıyla göz dolduran Mehmet Ümit’e Hacı’nın yerini dolduracağı gözüyle bakar.

Aynı kanaat Hacı Zülfü’de de oluşunca emekli olmaya karar verir. Oğlu yerini dolduracak, gözünü arkada bırakmayacaktır.

OĞLUNU UÇAK KAZASINDA KAYBETTİ

Hacı o güne kadar vakit bulup ailesiyle ilgilenememiştir. Tüm zamanını çocuklarına ayırır. Hep evdedir. Havaalanına yakın bir noktadaki evinden uçakların kalkış-inişlerini izler saati geldiğinde.

Tarih 8 Ocak 2003’ü gösterdiğinde havanın durumuna bakan Hacı Zülfü huzursuzlanır. Kesif bir sis kentin üzerini örtmüştür ve uçak iniş saatidir. Alan Müdürü Menderes’i arar.

“Menderes hava kötü, kuleyi arayın uçak Mardin tarafından değil (Doğu) Elazığ tarafından (Batı) insin” der. 

Doğu tarafında pistin başladığı yerden geçen ve soğuklara göre nispeten sıcak bir su taşıyan dere buharlaşma ile sisi daha fazla arttırmaktadır ve tecrübelerinden bunu çok iyi bilen Hacı Zülfü nispeten daha az sis ve daha aydınlık olan Batı tarafından iniş yapmasını istemektedir. Zor değildir, pisti pas geçecek pilot Ergani üzerinden bir tur attıktan sonra daha iyi olan Batı tarafından inişini yapacak, yapamasa da pas geçip başka havaalanlarına yönelecektir.

Ses çıkmaz, çok telaşlanmıştır. Eşi ve çocukları bile ona kızarak, “Oradakilerin hepsi okumuş çocuklar, işlerini bilirler sen karışma” derler. Ama dayanamaz. Aşağıya indiği gibi kızıyla birlikte bir taksiye atlayarak havaalanının yolunu tutar.

Telaşının bir nedeni de oğludur. Bir eğitim programı için İstanbul’a gitmiş olan Mehmet Ümit’te aynı uçaktadır. Avro RJ-100 tipi uçakta 75 yolcu ve 5 mürettebat bulunmaktadır.

Yolda bir kez daha alanı arar. “Menderes dinliyorum ses yok bu uçak nerede” diye sorduğunda, “Hacı Abi uçak düşmüş” yanıtını alır.

Uçağın nereye düştüğünü çok iyi bilmektedir. Şoförü yönlendirdiği yerdedir gerçekten uçak.

“Şahadet parmağı havadaydı. Belli ki düştüğü zaman ölmemişti. Kelime-i Tevhit getirdikten sonra ruhunu teslim etmiş. Yıkayıp kefenlediğimizde parmağı hala havadaydı. Bir türlü indiremedik. Öyle gömdük.”

Uçaktaki 80 yolcu ve mürettebatın 75’i ölmüştür. İçlerinde oğlu Ümit de vardır…

pastedGraphic.png

Hacı Zülfü Balcı artık tüm zamanını oğlunun adını taşıyan camide geçiriyor. [[Al Jazeera]]

TAZMİNATI İLE CAMİ YAPTIRDI

Oğlu için kendisine ödenen tazminata tüm birikimini ekleyen Hacı Zülfü evinin hemen yanında ve üzerinden uçakların geçtiği bir noktaya oğlu adına güzel bir cami yaptırır. Altında Kur’an kursu ve eğitim salonları bulunan caminin sürekli müdavimi yine o. Sabah üçte uyanıp camiye gelen Hacı Zülfü ancak yatsı namazından sonra evine gidiyor.

Uçağın düştükten sonra üç parçaya ayrıldığı ve alanda askeri uçakların iniş-kalkışı sırasında hazır bulunan ancak sivil uçuşlarda görev yapmayan itfaiye araçlarının olmaması sonucu alev alarak yandığı anlatıldı hep. Bunu en iyi bileceklerden birisi Hacı Zülfü Balcı. Ancak ‘kader’ deyip elini sallıyor. Bu durumda bile birilerini incitebilme ihtimalinden uzak duruyor. “Bir kalp kırmak dünyayı yıkmaktır” dese de kalbi kırık ve üzerinden her uçak geçtiğinde başını gökyüzüne kaldırıp uzun uzun düşüncelere dalıyor.

Uçağa geç kalan, bilet bulamayan heyecanlı yolcuların Diyarbakır’da aradıkları tanıdık yüz onunki ya da oğlu Mehmet Ümit’indi. Şimdi ikisi de yok. Telsizin mandalına asılıp kule veya pilot ile edilen iki çift güzel lakırdıyla pek çok kişinin gönlünü eden Ümit pır diye gökyüzüne uçtu, Hacı ise bir eli gözlerinde tepesinden geçen uçakların bıraktıkları belli belirsiz izlerin arasından ona bakıyor günde beş vakit.

İlgili Makaleler

3 Yorum

  1. Allah c.c. rahmet eylesin. Memleketimin her yanı böyle güzel insanlarla dolu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu