Ah Eskişehir ah!
Uçak Bakım Mühendisleri Platformu, ‘eleman’ statüsünden tekrar mühendis statüsüne yükselebilmek için ciddi bir savaş veriyor. Bu platformdan işin nasıl başlayıp ilerlediği ile ilgili bir mektup aldık, sizlerle paylaşıyoruz…
Merkezi güzeldir, hamam yolu güzeldir, barlar sokağı, adaları başka güzel, köprü başı bir başka güzeldir. Kızları güzeldir, çiböreği de. Kampüsleri güzeldir, bahar şenlikleri güpgüzeldir. Her şey güzel de, bunca güzelliğe rağmen biz Eskişehir Havacılık mezunları bugünlerde hicap duyduk en sevdiğimiz şehirden…
Neden mi? Anlatacağım, önce biraz geçmişe uzanalım;
Türkiyeʼde hava aracı bakım serüveni askeri köklere kadar uzanır aslında. Yeşilköyʼdeki hava bakım mektebi kapatılıp, Eskişehirʼde hava astsubay okulu açılınca, Eskişehirʼin asırlık serüveni de başlar. O günden itibaren, Türkiyeʼde hava bakım merkezi hep Eskişehir olacaktır. Daha sonra 1. Hava İkmal Bakım Komutanlığı’na, TEI’ye ve havacılığa parça üretimi yapan özel firmaların da kurulmasıyla, büyük bir ekosisteme ev sahipliğini de üstlenir. Ama ilk büyük sivil adım, 1986ʼda, Yılmaz Büyükerşen hocanın niyet belirtmesi ve destek istemesi sonucu, kendisine gülen ve “Siz yapamazsınız.” diyen Fransız akademisyenlere bilenip, Anadolu Üniversitesi bünyesinde Sivil Havacılık Yüksekokulunu açmasıyla olur. Efsanemidir bilemeyiz, ama hocanın kendisi bir efsane. Lyon ve Marsilyaʼda eğitim alan ilk kuşak hocalar, 2(+1) yıllık okulda göreve başlar ve 90ʼların ortalarında okulun 4 yıllık olmasıyla sonuçlanan serüven artık muazzamdır. Ancak Ankara’nın göbeğine dört şeritli yolu yüz yıl evvelden öngören atamızın dehası o günlerde okulun fakülte olmasını öngöremeyen torunlarında yoktur maalesef. Bunun için taa 2012 yılı beklenir. Havacılığın her alanında askeri havacılığın başı çektiği, doğru düzgün mevzuat olmayan ülkemizde, tabii ki sivil bir okul kurulması oldukça zordu o zamanlar, mezunlarının ne astsubay ne de mühendis olmaması nedeniyle dışlanması gayet doğaldı, ancak bu iş fazla uzadı.
1998 yılında ilk mezunlarını veren bölümler, 2012 yılında havacılığın ve gelişen endüstrinin canı olan uçak elektroniği bölümü mezunlarına “Uçak Mühendisi” unvanı verilene dek unvansız mezun verecekti. Daha sonra, TMMOBʼne kayıt olmak için başvuru yapan mezunlar sektörde onları bekleyen acımasız bir lobiye toslayacaklar, açılan dava üzerine zaten geciken unvan bir süre daha ertelenecekti. Karşılarındaki lobi, sektörde hemen hemen bütün şirketlere ve kurumlara konumlanmış, yönetim kademelerini sevk ve idare eden ekibin içerisinde ufak bir kesim olsa da, etki güçleri yüksekti. Bizim çocuklarımız, iş bulma kaygısı ve fakültelerinin adına zeval vermeme endişesi ve yüksek zihin potansiyelleri arasında bocalayarak okuyor, aynı duygularla mezun oluyorlardı. İTÜ mezunlarının da “Uçak Mühendisi” olması dolayısıyla onlarla müfredat karşılaştırması yapılmış ve “Uçak Mühendisi” unvanı iptal edilmişti. Köşe onlarındı, önce onlar kapmıştı. Sonra bilirkişi atanmayı da her ne hikmetse başarmışlar ve “eleman” unvanı verilmesinde başrol oynamışlardı. Kimse onların yanıltıcı ve kanun dışı bilirkişi raporuna hayır dememişti, YÖK onamıştı ve artık Eskişehir mezunları ve kardeş şehirleri Erciyes ve Kocaeli de dahil olmak üzere tüm mezunlar “eleman” oluvermişti. Ama bir dakika! Mezunların mühendisliği tanınmıştı bir kere. İptal edilen mühendislikleri değildi ki!
1999…
Anadolunun dört bir yanından gelen yüzlerce gençten biriydi. Eskişehir’i kendi memleketinden daha çok seviyordu. Babası onu lisede girdiği beş sınavı da kazandığı halde bir anadolu teknik lisesine gönderecekti, mühendis olmak istiyordu ya oğlan, hazırlık olsun diyordu. Katsayı engeline takıldı, bu saçmalığın ilk mağdurlarındandı. Bu ilk mağduriyeti olacaktı. Tercih yapmayıp bir yıl daha beklemeye niyetlendi, ne dersaneye gidiyordu ne okula. Matematik hocasından bir köşede fırçayı yiyince kendine gelmek icap etmişti. Mesaj çok netti, “bu sistem düzelmeyecek oğlum, git havacılık oku”. Bir meslek liselinin girebileceği en yüksek puanlı bölüme okul birinciliği kontenjanıyla girebilmeyi başarmıştı. Anadolu Üniversitesi Havacılık Elektrik Elektroniği. Epey görkemliydi, okunabilirdi. Sınıf yıldızlar topluluğu, kendisi gibi mecburiyetten o okula gelmiş 24 dahi. Bıraksa sistem tüm bölümlere yerleşecek puanlar almışlar, üstelik o büyük demotivasyona rağmen. Sistemle er geç yüzleşecek yazmış bunu kenara, önce okul bitsin. Soruyor hocasına cevap yok, arkadaşına soruyor çaresiz.
- – Ne olcaz oğlum biz?
- – Bilmem, iyi para alıyormuş mezunlar…
Ne olacaklardı sahi? Ne sevdiği kıza ne de onun ablasına anlatamamıştı ki ne olacağını, bir de gidip babasından isteyecekti.
2004-2011
Okulu erken bitirmenin bir yolunu bulmuştu. İş görüşmeleri çok canını sıkıyordu, yaklaşık iki yıl boyunca kendine teknisyen dedirtmeyecek işler bulmuş, ama sonunda bu bozuk sistemle savaşmayı ertelemesi gerektiğini anlamıştı. İstanbul, Çin derken mesleğe alışmış, uçakları çok sevmişti. Hobisi bulmaca çözmek olunca arıza çözmekte kolayca ustalaşacak, mesleğe en azından bu gözle biraz daha ısınacaktı. Bulmaca merakı onu dünya zeka olimpiyatlarında ülkesini temsil edecek kadar tatmin etse de mesleğindeki tatminsizlik giderek artmaya başlıyordu. Yıllar yılları kovalayacak, evlenecek, tap tatlı bir kızı olacak, araba alacak, bir şekilde sosyal hayatta varlığını koruyacaktı. Fakat yüreğindeki bu ateşin başka arkadaşlarında da yanmaya devam ettiğine tanık olmaya başlamıştı. Sosyal medyanın ilk güçlü yıllarıydı, oturdu ilk fikirlerini kaleme döktü; “biz uçak teknisyeni değil, uçak bakım mühendisiyiz.”
2013…
“Boşver abicim ya, biz işimize bakalım.” diyen arkadaşlarla dolu etrafı. Onun derdi başka, tüm arkadaşlarını bir bir ikna edecek ve mühendislik hakkını er geç alacak. Nerden bilsin, en zoru zaten mühendis olduklarını anlatamamak olacak. Çoğuna göre o, hayal görüyor…
Hayali olmayan neye yarardı ki?
Yazılar, sohbetler, telefonlar derken adım atma vakti gelmişti, yine bir Eskişehirli arkadaşıyla birlikte atacaktı bu ilk adımı. Derneği kurdular; Uçak Bakım Mühendisleri Derneği.
Artık daha gerçek geliyordu ağır duyan kulaklara. Mezunların büyük çoğunluğu THY ve özel havacılık şirketlerinde bakım üzerine çalışıyorlardı, ve yurtdışındaki dört yıllık okullar da bu unvanı kullanıyorlardı. Ve dahası çok stratejikti, kimse “Uçak Mühendisliği” ile kıyaslamayacaktı, farklı disiplinlerdi. Farklı alanlarda, farklı işlerdi. Birinin müfredatı uçak dizaynı üzerine iken diğeri bakım üzerine idi. Müfredatı daha sağlam olan Eskişehirdi, Erciyesti üstelik.
2011-2014
Hakkın verilmeyeceğini, ancak ısrarla alınabileceğini farketmeye başlamıştı hem o, hem de arkadaşları. Çok çalıştılar, çok anlattılar. Ama en zorunun kendi kendilerini ikna etmek olduğunu çözmek yıllar aldı.
Bir taraftan da ülkenin yüksek öğretimden sorumlu kurumunun 4 + 1 yıl yabancı dil eğitimi ile toplam 5 yıl eğitim veren teknik bir yüksekokulu/fakülteyi “hem teknik olmayan bir bölüm, hem de ön lisans” olarak gösterdiği rapora şahit oluyorlardı. Diğer taraftan bunu kanıksamış büyük bir çoğunluğu uyandırmak şartken, lobilerin gücünün bu uyanışa nasıl mani olduğuna tanık olması da aynı zamana denk gelmişti.
Dünya havacılık gibi kritik bir sektörde kaliteyi yükseltmek adına havacılık okullarını 4 yıllık okullara çevirip Bakım Mühendisliği altyapısına hazırlanırken, o kendi ülkesinin hali hazırda altyapısı hazır olduğu halde bu gelişmeleri kaçırmasına, dahası emniyetin geri plana atılmasına akıl sır erdiremiyordu. Kurduğu dernekle uçakların 4 yıllık mezunlara emanet edilmesinin havacılık emniyeti açısından şart olduğunu anlatmaya çalışırken, bir taraftan da emeklerinin hiçe sayılmasını engelleyemediğine üzülüyordu.
2018…
Çalıştığı şirket patronunun yanlış hamleleri sebebiyle batınca yurtdışına açılma zamanı gelmişti. Derneğin çalışmalarını gerçek muhattaplarına yani okullara aktaramayacak ve kapatmak durumunda kalacaklardı. Ama konu kapanmayacaktı.
Üç ay önce…
Bir Uçak Bakım Mühendisi ve aynı zamanda hukuk son sınıf öğrencisi bir arkadaşının telefonuyla her şeye sil baştan başlayacaklardı. Arkadaşı zaten her konuyu detaylıca düşünmüş, ona destek vermesi şarttı. Yurtdışında olması bir dezavantaj olsa da elinden geleni yapacaktı. İzin aldı geldi İstanbul’a. Bu kez bilgi, birikim ve zihinsel aktiviteden daha fazlası gerekti. Gerçekten yüreğiyle hakkını kovalayacak arkadaşlara ulaşmaları çok uzun sürmedi. Büyük bir pandemi ve dolayısıyla ekonomik krizin yaşandığı günümüzde, sosyal medya gücünü kullanarak mecliste soru önergesi ve kanun teklifi vermekten tutun da çok izlenen platformlarda yayınlar yapmak gibi bir çok faaliyeti yerine getirecek bir beyin takımı kurdular. Bu kez, başkan, lider gibi makam ve mevki derdinde olmayan bir takım hem de. Yazıları ve yayınlarıyla binlerce öğrencinin kalbine girmeyi başardılar.
Eeee, ne alakası var, Eskişehir’le bunların?
En nihayetinde bir çok kamu ve vakıf üniversinin de desteğini alarak, mezunların ve öğrencilerin ısrarlı yaklaşık 300 Kamu Denetçiliği Kurumu başvurusu, İnsan Hakları Kurumu başvuruları sonucunda kanuna aykırı “eleman” kararının iptali ve hak edilen “mühendislik” unvanı için YÖK’ün ÜAKʼtan yeniden görüş istemesini sağladılar.
ÜAK şu anda, bu kez İTÜ dışında üç farklı üniversiteden daha görüş istiyor. Erciyes Üni., İskenderun Üni. ve tahmin edin neresi.
Eskişehir’de derste öğrencilerimize “Siz ara elemansınız, başka türlü iş bulamazsınız” diyen bir hoca olduğunu öğrendik ve bunu büyük bir teessüfle karşılıyoruz. Mücadelemize destek vermesi gerekirken kendi öğrencisine çelme takan bir okul olabilir mi, inanamadık. Bu tarz düşüncelerin azınlıkta kalacağına eminiz biz. Zira okullarımızdan ikisinin “Hava Aracı Bakım Mühendisliği” teklifi verdiklerini, hem ülkemiz hem de mezunlarımız adına büyük bir mutlulukla öğrendik. Havacılık ve uzay alanında milli hedeflerimize ulaşmak ve sayıları her geçen gün artan mezunlarımıza kamuda da istihdam kapıları açacak bu tekliflerinden dolayı onlara minnettarız.
Yine Eskişehir Teknik Üniversitesince görüşlerine mutlak suretle başvurulacak çok değerli iki hocamızın biri, Dr. Ahmet Kıran, hakkımızı arayan bir teze imza atmış, diğeri de, Prof. Dr. Mustafa Cavcar, yıllar evvelden bir sonraki adımın “Bakım mühendisliği” olduğunu öngörebilmiştir. Tahmin ediyoruz önümüzdeki süreçte, mühendis yetiştirdiğini farkında olan hocalar ve okullarla, ara eleman yetiştirdiğini zannedenler ayrışacak, fikirlerine yönelik hamlelerle yollarına devam etmek zorunda kalacaklar.
Erciyes Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi sektörde bayrağı taşıyacak okullarımız gibi görünüyor. Korkum o ki benim okulum, Eskişehir Teknik Üniversitesi, onları yakalamakta gecikecek, hangarı, yetkisi, havaalanı olduğu halde, çok kıymetli hocalarımızın sözlerine itimat etmeyip, ara eleman yetiştirmekle meşgul, ülkenin en iyi uçak bakım mühendislerini kaçırmış bir okul olarak tarihteki yerlerini alacaklardır.
Bu yazı ilerde yazacağım kitaba kapak olsun,
İçimizi acıtsa da Eskişehir sevdamız bitmez. Unvanı aldığımız gün barışmak üzere… Ah Eskişehir ah…
18 Mart 2021 – Uçak Bakım Mühendisleri Platformu