Hukuki olarak doğru bilgilendirmek
Avukat Tuğba İNCEL
Uçak kazaları sonrasında mağdurların doğru hukuki bilgilendirilmesi çok önemlidir. Burada belirtmek istediğim hususun en somut örneğini Germanwings Uçak Kazası davalarında görmüş olduk.
Yaşananları bir kez daha hatırlamak gerekirse:
Germanwings Havayolları’nın 9525 sefer sayılı uçağı 2015 senesinde Fransız Alpleri’nde düşmüştü. Barselona-Düsseldorf seferini yaparken düşen Airbus A320 tipi uçakta 144 yolcu ve 6 mürettebat bulunuyordu. Yolcular arasında çok sayıda öğrenci ve öğretmen de bulunuyordu. Uçakta bulunan Türk yolcu Muradiye Çelik de yaşamını yitirmişti.
Uçağın kara kutusunda yer alan ses kayıtlarında Fransız yetkililerin yaptıkları incelemenin ardından uçağın yardımcı pilot tarafından kasten düşürüldüğü, yardımcı pilotun; kaptan pilotun kokpite olan erişimini engellediğini ve uçağı kasten bir dağa çarparak, uçaktaki herkesi öldürdüğü Pilotun evinde arama yapıldıktan sonra Alman savcılar yardımcı pilotun kaza günü raporlu olduğunu saptadı ve bu durum da kamuoyuyla paylaşıldı.
Alman havayolu devi Lufthansa, Alman pilot Andreas Lubitz’in intihar etmek için Barcelona-Düsseldorf uçağını Fransız Alpleri’ne kasten düşürdüğü iddia edilen olayda 144 yolcunun yakınlarına 11,2 milyon Euro tazminat ödedi.
Olaydan hemen sonra 8 milyon Euro’nun ön ödenek olarak kazada hayatını kaybeden yolcuların ailelerine ödendi. Buna ek olarak, Germanwings 66 Alman yolcunun yakınlarına Alman kanunlarına göre yaklaşık 3,2 milyon Euro daha ödedi. Uçak mürettebatının ailelerinin tazminat masrafları ise sigorta şirketleri tarafından karşılandı.
Kazaya yönelik ilk hukuk davası, Alman şehri Essen’de 7 Haziran 2020 tarihinde gerçekleşti. Dava; Germanwings havayoluna sahip olan Lufthansa Grubuna karşı, kazada ölen yolcuların yakınları tarafından açıldı. Ayrıca ABD’de yardımcı pilotun eğitim aldığı uçuş okulu ile Lufthansa eğitim merkezi de suçlanıyordu.
Davacılar; uçuş okulu ve Lufthansa’nın, yardımcı pilotun tıbbi durumunu yeterince denetlemeyerek kazaya sebep verdiklerini iddia ediyor ve kendilerine zaten ödenmiş olan paradan daha fazla miktarda bir tazminat talep ediyorlardı.
Yardımcı pilot Andreas Lubitz; iddiaya göre depresyondan muzdaripti ve 24 Mart 2015 günü kaptan pilot tuvalete gitmek için kokpiti terk ettikten sonra kapıyı kilitlemiş, uçağı son hızda dağa doğru yönlendirerek intihar etmiş ve kendisiyle beraber 150 yolcunun da ölümüne sebep olmuştu.
Essen Mahkemesi; herhangi bir tarafın, Lubitz’in zihinsel sağlığını izlemek için daha fazla sorumluluğa sahip olup olmadığını belirlemeye çalışacak. Eğer Alman devletinin bundan sorumlu tutulabileceğine karar verilirse bu durumda da Lufthansa ve uçuş okulu sorumlu olmayabilir. Davada karar verilecek konu, kazadan şirketin mi, yoksa Alman hükümetinin mi sorumlu olduğu.
Yardımcı pilotun depresyon ve psikiyatrik tedavi öyküsü kazadan sonra ortaya çıktı ve bazı mesleklerin Almanya’daki tipik hasta gizliliği normlarına karşı çok hassas olup olmadığı konusunda yoğun bir tartışma başlattı.
Yardımcı pilot Lubitz, Şubat 2015’de doktor tarafından “iş görmez” ilan edilmişti ve bu teşhis kaza günü hala geçerliydi. Daha önce kendisine intihar eğilimi teşhisi konmuştu. Akıl sağlığı sorunlarının ortaya çıkarılması durumunda kariyerinde yol açabileceği riski, Lubitz tarafından endişe kaynaklarından biri olarak listelenmişti. Çarpışmadan sonra Lubitz’in geçmişteki tedavilerini işe alınma sürecinde işverenine bildirmediği ortaya çıktı. Ayrıca; kendisine kazadan önceki Şubat ayında konulan teşhisi de işverenine bildirmeyip işine devam ettiği anlaşıldı.
Kazayı araştıran BEA, olaydan sonra yaptığı açıklamada pilotların ciddi zihinsel sağlık durumları açısından uygun şekilde taranmasını sağlamak için yeni kural ve uygulamalara ihtiyaç duyulduğunu söyledi. BEA’nın hazırladığı rapora göre, bir pilotun psikolojik durumu kamu güvenliği için tehdit oluşturuyorsa doktorlar yetkilileri uyarmalıdır.
Fransız müfettişlerin başkanı Rnaud Desjardins yaptığı açıklamada, pilot sertifikasyon sürecinin Lubitz’in şiddetli depresyonunun yarattığı riskleri tespit edemediğini söyledi. Raporda, Almanya’nın gizlilik yasaları özellikle katı ve kamu güvenliğinin hasta mahremiyetinden daha ağır bastığı durumlarda daha net hukuk kurallarına ihtiyaç duyulduğu belirtildi.
Germanwings ise süren yargılamalarda Lubitz’in hastalığı hakkında hiçbir şey bilmediğini savundu. Fransız raporu, Lubitz’in uçağın pilotunu uçuş güvertesinden kilitleyebilmesine rağmen, kokpit güvenliğinde bir değişiklik talep etmedi. Uçak kokpitlerinde olan kilitleme sistemi, korsanların 11 Eylül’den sonra kokpite erişmesini önlemek için geliştirilmişti ve bir kez daha tanıtıldı. Germanwings kazasının ardından, çeşitli havayolları uçuş sırasında her zaman kokpitte iki kişinin olmasını zorunlu kıldı.
Bazı kurbanların aileleri şirketin önerdiği tazminattan daha fazlasını alabilmek için hukuk savaşı vermeye karar vererek dava açtılar. Ailelerin Avukatları, Lubitz’in doktorlarının, bir ABD uçuş eğitim okulunun ve havayolunun psikolojik sorunlarını tespit etmekten ve bunlardan hareket etmekten sorumlu olduğunu söylüyordu. Açtıkları davaları bu iddialar üzerine kurmuşlardı.
Essen Eyalet Mahkemesi, Fransız Alpleri’ne düşürülen uçakta hayatını kaybedenlerin arasından beş ailenin Lufthansa ve pilotlarının eğitim aldığı ABD’deki pilot eğitim okulu aleyhine tazminat talebiyle açtığı davayı reddetti. Essen Eyalet Mahkemesi, beş aileden sekiz kişinin yaptığı başvuruyu değerlendirdi. Hakim Lars Theissen Lufthansa’dan tazminat talebini “Lufthansa burada muhatap değil” gerekçesiyle kabul etmezken, pilot eğitim okuluna yönelik tazminat talebini ise “Hiç kimse sürücünün kaza yapmasından sonra sürücü okulunu sorumlu tutamaz” diyerek kabul etmedi.
Uçak kazalarından sonra mağdur yakınlarının ve mağdurların uzman olmayan kişilerce yanlış bilgilendirildiklerini görüyorum. Bu davaların sonucunda bu dediğimin ne kadar önemli bir konu olduğunu hep beraber göreceğiz. Kuvvetle muhtemel aileler yüksel miktarda avukatlık ücreti ve yargılama giderlerini ödemek durumunda kalacaklardır.
Essen Eyalet Mahkemesi’nin kararı beklediğim bir karardı. Somut olayda Uçuş okuluna açılan davanın reddedilmesi bizim hukukumuzda “illiyet bağının kesilmesi” olarak açıklanmaktadır. Ben de bir hukukçu olarak mahkemenin kararını yerinde buluyorum. Mağdur ailelerinin karara itiraz edeceklerini düşüyorum. Şayet itiraz ederlerse konu ile ilgili gelişmeleri ve üst mahkemenin verecei kararı da sizlere aktarmaya devam edeceğim.