Hitler’in cenaze arabasının Türkiye macerası
Hitler’in Cenaze Arabası mı? Hem de Türkiye’de? Ne alaka diye sorabilirsiniz. Özkan Türker, farklı bir tarihe ışık tutuyor. Adı Hitler’s Hearse (Hitler’in Cenaze Arabası) adlı B-24 bombardıman uçağının Türkiye hikayesini Özkan Türker kaleme aldı…
Pazar sabahın ilk ışıkları ile Bingazi’den havalandıklarından bu yana yaklaşık sekiz saat geçmişti. Güneşli ve bulutsuz bir havada gününün nerdeyse yarısını Akdeniz üzerinden hedeflerine uçarak geçirmişlerdi.
Uzun zamandır hazırlandıkları görev zamanı nihayet gelmiş, biraz sonra Romanya’nın Ploesti şehri yakınlarındaki Almanlara ait petrol işleme tesislerinde kıyameti koparacaklardı. Beş gruptan oluşan 178 adet B-24D Liberator bombardıman uçağı bir yıl önce yapılan saldırının aksine bu sefer gündüz ve alçaktan uçuyorlardı.
Uçağın adı Hitlerin Cenaze Arabası
Bu görev için özel olarak eğitim alan 389’uncu Filodan 42-40544 kuyruk numaralı Hitler’s Hearse (Hitler’in Cenaze Arabası) uçağı, saldırı filosunun beşinci grubunun sonunda yer alıyordu. O yıllarda uçuş ekipleri özellikle görev yaptıkları uçaklara ilginç isimler veriyorlardı.
Grubun en sonunda olmak biraz sıkıntılıydı. Çünkü filo uçuşuna uyum sağlamak için diğer gruplara göre daha çok gaz ayarı yapılıyor, dolayısıyla daha çok yakıt tüketiliyordu.
Gruptaki uçakların her birisi dört adet 225 kilogramlık bomba taşıyordu. Ayrıca 389’un uçakları, göde içindeki bomba ambarlarındaki kauçuk yakıt depolarında yaklaşık 1500 litre ilave yakıt bulunuyordu. Rotaları diğer uçaklara göre biraz daha uzundu. Ama bu ilave ağırlık onları daha kolay hedef haline getirmişti.
Nazi Almanya’na petrol üreten Romanya sınırlarında yer alan Ploesti yakınlarındaki kontrol noktasına geldiklerinde, 389’uncu Filo kuzeydoğu yönünde saparak hedefine yöneldi. Steaua Romana rafinerisi 389 için hedef olarak belirlenmişti.
Uçaksavar atışı
En arkada olduklarından uçaksavar atışlarını ve isabet alan uçakları görebiliyorlardı. Gökyüzü uçaksavar ateşi ile papatya tarlasına dönmüştü. Hitler’s Hearse solunda Sweet Adeline, sağında Blonds Away olduğu halde bombardıman paternine girdi. Yerden yaklaşık 75 metre yükseklikten tesisin bacalarını sıyırarak geçtiler. Hitler’s Hearse’in pilotu Yüzbaşı Robert Mooney heyecan içinde bağırdı:
-Bize ateş ediyorlar, çalıştır şu makinelileri Hank!
İkinci pilot Teğmen James “Hank” Gerrits burundaki sabit 50 kalibrelik iki makineli tüfeği ateşledi. Hedefe bıraktığı bombaları burundaki nişangâhtan takip eden Teğmen Rockly Triantafellu iki yanında kopan gürültüyle geriye, seyrüseferci John Wilson’ın masasının altına yuvarlandı.
Uçak isabet aldı
Bu anda kokpitte bir patlama oldu ve her yanı duman sardı. Sonra duman ön camda açılan delikten hücum eden hava ile dağıldı gitti. Mooney’in elleri iki yanına düştü, yüzü kan içindeydi.
İlk şoku atlatan Hank kumandalara yapışarak neredeyse yere değecek olan uçağı dumanların arasından hızla yükseltti. Sol kolu ağrıyordu ve yüzünde kan vardı ama yaraları ciddi değildi. Mooney’in hemen sol tarafında patlayan şarapnel kokpiti cehenneme çevirmişti ve Hank artık yalnız uçuyordu.
Hedef üzerinde bombalarını en son bırakan 42-40744 kuyruk numaralı isimsiz uçak (Aslında Heaven Can Wait – Cennet Bekleyebilir olarak biliniyordu ama bu isim başka bir uçakta daha kullanılınca kafa karışıklığına neden olmuş, bu yüzden ismi silinmişti) hedefi geride bırakırken görebildiği tek uçak Hitler’s Hearse oldu.
Bombalarını bırakmış, ağır savunma ateşi içinde kendi derdine düşmüştü. Harcadıkları fazla yakıt nedeniyle üsse geri dönemeyeceklerini hesap eden Teğmen Harold James şimdiden Kıbrıs’taki İngiliz meydanına inmeyi düşünmeye başlamıştı.
Rockly kokpite geçtiğinde gördüğü manzara korkunçtu. Her yer cam kırığı, kan ve patlayan borulardan fışkıran hidrolik yağı ile kaplanmıştı. Bir numaralı motor kontrolsüz şekilde çalışıyordu, iki numarada yangın vardı. Uçak dengesini kaybetmiş sağa yatarak tırmanıyordu.
Bombaların taşındığı ambar kapakları açık kalmış, kauçuk depodan yakıt fışkırıyordu. Yoğun bir yakıt kokusu vardı. Kumanda trimleri çalışmadığı için Hank uçağı düz tutmak ve yükselebilmek için büyük gayret sarf ediyordu.
Rockly ve uçuş mühendisi Charles Garett , Yüzbaşı Mooney’i koltuktan alıp kokpit arkasına yatırdılar. Garett pilot koltuğuna oturarak Hank’a yardımcı olacaktı ama o da ellerinden yaralanmıştı.
Kontrollere avuç içleriyle dokunabiliyordu. Üst makineli tarette bulunan Aaron Lebowitz ve telsizci Alex Lubin de yaralıydı. Uçağı terk etmeleri bu halde pek mümkün görünmüyordu. Ön taraftakilerin neredeyse hepsi yaralanmıştı ve uçak atlamak için çok alçaktan uçuyordu.
Uçağın yeni rotası Türkiye
Motorların durumu kritikti. Sürekli yakıt kaybediyorlardı. Durum değerlendirmesi yapan Hank en iyi seçeneğin tarafsız Türk topraklarına ulaşabilmek olduğuna karar verdi.
Ağır yaralı Hitler’s Hearse rotasını Türkiye’ye çevirdiğinde yalnız değildi. Onu takip eden 744 numarada Teğmen Harold James’te iniş için İzmir’deki meydanın uygun olduğunu düşünüyordu.
James arkasında yakıt dumanı bırakarak Türkiye’ye ulaşmaya çalışan Mooney’in uçağına güvenli bir mesafede eşlik etmeye başladı. Rockly telsizleri çalışmadığı için James’e Aldis lambası ile mesaj gönderdi :
“Mooney öldü, yaralılar var. Türkiye’ye gidiyoruz”
İkilinin uçuşuna ilerleyen dakikalarda Teğmen Nading’in Blonds Away uçağı da eşlik etmeye başladı. Nading Kıbrıs’a inmeyi hedefliyordu. Ancak zor durumdaki Hitler’s Hears’e Türk hava sahasına kadar destek vermeye karar verdi. Bu arada düşmanın işine yarayacak ne varsa atmaya veya imha etmeye başladılar.
Uçağı rotada tutabilmek
İki uçağın refakatinde Hank uçağı alçak irtifada ama rotasında tutmaya çalışıyordu. Motor ve kumanda problemlerinin yanında sürekli akan benzinle de uğraşıyorlardı. Kıyıya ulaşmak için lazım olan yakıt, açık ambar kapaklarından boşluğa akıyor, uçağın arkasında iz bırakarak buharlaşıyordu.
Rockly, kauçuk yakıt deposundaki deliği bulup uçuş montu ile tıkamaya çalıştı ama sonuç daha kötü oldu. Yakıtı olabildiğince çabuk çalışan motorların depolarına aktarılması gerekiyordu. Kapakları açık kalan ambar üstünde bulunan el pompası ile yakıt aktarmaya başladı.
Tuna’yı geçip Bulgaristan’a girdiklerinde yükselerek önlerindeki dağları aşmaları gerekiyordu. Hank uçağı zorlamadan ağır ağır 1800 metre yüksekliğe ulaştı. Önlerindeki araziyi ancak bu yükseklikte kalarak aşabildi. Yunanistan’ı en doğu ucundan geçerek Türk sınırlarına girdiler. Denize yaklaşmışlardı. Hank İzmir’e doğru uçuşuna devam etti, mümkün olduğunca güneye doğru sarkmak istiyordu.
İzmir’e ulaşabilmek
İki numaralı motorun devre dışı kalması hidrolik sistemini de çalışmaz hale getirmişti. Ambar kapakları, flaplar, iniş takımları ve frenler çalışmıyordu.
Akşamın yaklaştığı saatlerde iniş için hazırlık yapmaları gerekiyordu. İniş takımlarını acil iniş talimatına göre elle açmayı başardılar. Silahçı Eugene Spencer iniş takımlarını açan manivelayı sayarak 29 kere çevirdi. Böylece iniş takımları açılarak kilitlenmiş oluyordu. Bu durumda uçağın hızında biraz daha düşme oldu.
Hank uçağı havada tutmakla o kadar meşguldü ki Gaziemir meydanına yaklaştıkları bu sırada, çevrelerinde dolaşmaya başlayan Türk P-40C uçaklarına pek dikkat edemedi.
Türk P-40C uçağı B-24’ün yanında
İnişe hazırlanan iki B-24D (Hitler’s Hearse ve 744) uçağına yakın mesafeden refakat eden üç P-40C vardı. Gaziemir meydanına yönelen 744 buraya sağ salim indi. Hank meydanı geçmiş ama dönüşü çok sarkmıştı ve uçak artık havada tutunamayarak alçalmaya devam ediyordu. Meydana dönüş şansı olmayınca iniş için uygun bir yer aramaya başladı. Torbalı civarındaki uzun ovalık alan iniş için uygun görünüyordu.
Sürülmüş kaba toprak üzerine hoplaya zıplaya indiler. Sarsıntılardan çalkalanan benzin deposundan etrafa saçılan benzin mucize eseri bir yangına sebep olmadı. Ploesti’den ayrılmalarından yaklaşık üç saat geçmişti.
Torbalı’ya iniş
Ekip heyecan içinde yere ayakbastı, sevinçten uçağın etrafında dönüp durmaya başladılar. Sonra birisi IFF (Dost Düşman Tanıma) cihazını tahrip etmediklerini fark etti. Bu özel donanımı sağlam şekilde teslim etmemeleri gerekiyordu.
Gerrits cihazı tahrip edecek düğmeye basmak için uçağa bindi. Ancak benzin buharı dolmuş uçakta çıkacak bir kıvılcım havaya uçması demekti. Düğmeye basmak yerine Colt tabancası ile bir el ateş etmeyi tercih etti.
P-40C de yanlarına indi
Bu arada az önce kendilerine refakat eden P-40’lardan birisi alçaktan üstlerinden geçerek bulundukları tarlaya iniş yaptı. Fakat kaba toprakta fazla ilerleyemeden iniş takımı katlandı, uçak yan yattı.
Böyle bir riski göze alarak yanlarına inme cesaretini gösteren Pilot Astb.Başçavuş Şefik Arslan kokpitten çıktı, yürüyerek ekibin yanına geldi.
Dostça bir selamlaşmadan sonra Arslan ekibe sigara ikram etti. Hank sigara içmemesine rağmen yaşadığı bunca maceranın heyecanı ile nezaketen kabul etti.
Hitler’s Hearse ve 744’ün sağ salim indiklerini gören Blonds Away şansını Kıbrıs için denemek üzere rotasını düzeltti. Şansları yaver gitti ve Teğmen Nading Kıbrıs’a ulaşmayı başardı.
Hank ve ekibi yanlarında Yüzbaşı Mooney’in cenazesi olduğu halde kendilerini almaya gelen askeri kamyona binerek İzmir’e doğru yola çıktılar. İzmir’de her iki uçağın ekibi enterne edilerek tedavileri yapıldı.
Yüzbaşı Mooney’e askeri tören
Ertesi gün, 2 Ağustos 1943, Yüzbaşı Robert Mooney için askeri cenaze töreni düzenlendi. Bu törene enterne havacıların askeri kıyafetleriyle katılmalarına izin verildi. Bu olay Alman Büyükelçisi Von Papen tarafından protesto edilerek Türkiye’yi taraflı davranmakla suçladı.
Bornova’daki Anglikan Mezarlığı’nda toprağa verilen Mooney için Türk merasim mangası üç saygı atışı yaptı. Savaş sonrasında Mooney’in cenazesi Texas’a gönderildi.
Alman ordusunun petrol ihtiyacını bloke etmek için 1 Ağustos 1943 günü yapılan bu hava harekâtına 177 Amerikan B-24 uçağı katıldı. Ploesti’deki petrol işleme tesislerine verilen hasar beklenildiği kadar etkili olmadı. Buna karşılık Amerikan havacılarının verdiği kayıp çok ağır oldu.
Harekâta katılan uçakların 88’i üslerine geri dönebildi. Geri kalan diğer uçakların bir kısmı hedef bölgesinde düşürüldü.
Yaralı haldeki uçaklar farklı bölgelerde mecburi iniş yaptı, 310 havacı hayatını kaybetti. Ayrıca 108 havacı savaş esiri oldu.
Türkiye’ye inen 8 adet B-24 uçağındaki 78 Amerikalı enterne edildi. Bunlar büyük kısmı mümkün olan en kısa sürelerde Türkiye tarafından esir takası anlaşmaları ile ülkelerine iade edildi. Bazıları iade edilmeyi beklemeden başka yollar denediler. Bunların hikâyesi başka bir yazının konusu olacak.