Dünya Havacılık Tarihi

Uçakta asılı kalan paraşütçü

Paraşütle atlıyorsunuz. Paraşütünüzün ipleri, uçağın kuyruk iniş takımına takılıyor… İpler kesilmiyor… Hayat ve yaşam arasındaki çok ince bir çizgi…

İkinci Dünya Savaşı’nın en hızlı günleri yaşanıyordu. Tarihler 15 Mayıs 1941’i gösteriyordu. ABD henüz savaşa resmen girmemişti ancak ülke içinde ciddi bir askeri eğitim başlamıştı,

Mayıs 1941’de Douglas DC-2 tipi çift motorlu uçak, içindeki paraşütçülerle havalanmıştı. San Diego’daki Deniz Üssü’nden kalkan uçak, hava indirme gerçekleştirecekti. Askerler belirlenen bölgeye atlayış yapacaktı. 12 tam teçhizatlı deniz piyadesinin başında ise ailesi 1907’de Rusya’dan göç etmiş 25 yaşındaki Teğmen Walter Osipoff vardı. 

Atlayış bölgesinde atlamaya başlayan askerleri kapıda duran Teğmen Osipoff kontrol ediyordu. Kapıdaki otomatik sistem atlayışla birlikte paraşütün deklanşör olarak adlandırılan ipini de çekiyor ve otomatik açılışı gerçekleştiriyordu. 

BİR ANDA KENDİNİ DIŞARIDA BULDU

Henüz 9’uncu asker kapıdan çıktığı an askerlerle birlikte aşağıya atılacak kargo konteyneri ile birlikte Teğmen Osipoff’un sırtındaki paraşütün deklanşörü takıldı. Genç teğmen bir anda açılan paraşütü ile birlikte kendini dışarıda buldu. 

Ancak açılan paraşüt çıkışla birlikte uçağın kuyruk tekerleğine takılmıştı. Paraşütün tekerleğe takılmasından sonra teğmenin vücudu uçağın gövdesine vurdu. Gövdede hasar meydana gelirken paraşüt bir yandan vuran rüzgarla Teğmen Walter Osipoff vücudundan kayıyordu.

Havada DC-2 uçuşuna devam etmeye çalışırken paraşütün ucundaki Teğmen Walter Osipoff salanıyordu. Bir bacağı ve kaburgaları kırılmıştı. Tam bu sırada Osipoff’u tutan paraşüt kolonları da tek tek kopmaya başlamıştı. Kısa süre içinde 28 ipin 24’ü kopacaktı.

Teğmen Walter Osipoff uçağın yaklaşık 15 metre gerisinde sürükleniyordu. Sol bacağının etrafına dolanan ipler onun paraşütten ayrılmasını engelliyordu. Uçaktakiler ise kuyruk tekerleğine ulaşamadığı için bağlantıları kesemiyordu.

Bu sırada teğmenin yedek paraşütü de açılmıştı. Yedek paraşüt onu geriye, DC-2 de ileriye doğru çekiyordu. Neredeyse vücudu ikiye ayrılacağını hissediyordu. Tüm bu zorluğa rağmen bilinci açıktı Tek bacakla asılı, dönen ve zıplayan kaburgalarının ağrısının farkındaydı. İki kaburga üç omurganın kırıldığını bilmiyordu.

Uçağın içinde DC-2 mürettebatı Osipoff’u emniyete çekmek için mücadele etti ancak ulaşamadı.

DC-2’nin yakıtı bitmeye başlamıştı ancak Osipoff’un arkasına sürüklendiği acil iniş onu kesinlikle mahvedecekti. DC-2 pilotu Johnson’ın yerle telsiz bağlantısı yoktu.

ALÇALIP HABER VERMEYE ÇALIŞTI

Üstekilerin dikkatini çekmek için Pilot Johnson DC-2’yi 300 feet’e kadar alçalttı. Meydanın üzerine geldi. Belki durum birilerinin dikkatini çekebilirdi. Yanına gelen bir uçak, DC-2’nin havada Manş yani hedef çektiğini zannetti. 

Bu sırada 34 yaşındaki Deniz Kuvvetleri test pilotu Yüzbaşı Bill Lowrey uçuştan yeni gelmişti. Motoru durdurup apronda ofisine doğru yürürken havadaki DC-2’yi gördü. Arkasında sürüklenen paraşütçüyü fark ettiler. Hemen yakındaki uçuş teknisyeni John McCants’a seslendi. Beraber kurtarma için harekete geçtiler. Hemen motor çalıştırıp havalanarak DC-2’nin yanına ulaştılar.

Kalkış yaptığı uçak, çift kanatlı, açık kokpitli, Curtiss SOC tipi deniz karakol uçuşlarında kullanılan bir uçaktı. Uçak iniş takımları ile karaya, toplayıp floatları ile de suya iniş kalkış yapabiliyordu. 

DC-2’NİN KOLUNA GELDİ

Dakikalar içinde Curtis SOC, DC-2’nin koluna geldi. Her iki uçak da 300 feet yani yaklaşık 100 metre yükseklikte uçuyordu. Uçağın arkasından yaklaşmayı denediler. Ancak o kadar çok türbülans vardı ki 5 denemenin hiç bir başarılı olmadı.

Yüzbaşı Bill Lowrey, DC-2’nin kokpitinin yanına geldi. Pilota Pasifik Okyanusu’na doğru uçmasını istedi. Deniz üzerine çıkan uçaklar daha az türbülans ile karşılayacaktı. Yavaş yavaş uçaklar yükseldi ve 3 bin feet yani bin metreye yükseldi.

DC-2’nin pilotu Johnson uçağını düz bir rotada tuttu. Yavaş yavaş hızını düşürdü.

Bu sırada Curtiss SOC uçağının arka kokpitinde oturan Teknisyen McCants, Osipoff’un bir ayağından asılı olduğunu ve kaskından kan damladığını gördü.

Lowrey uçağı o kadar hassas bir şekilde yaklaştırdı ki, arka kokpitteki McCants, teğmeni bacaklarından yakaladı. Paraşütün iplerini kavradı. Yüzbaşı Bill Lowrey arka kokpitten okey işaretini aldıktan sonra uçağın burnunu kaldırarak pervane ile ipleri kesecekti. 

Ancak arka kokpit çok dardı. İki kişinin birlikte oturmasının imkanı yoktu. Teğmen Osipoff’u gövdesinin üst kısmına uzatmayı başardı. Sonrasında Yüzbaşı Lowrey, uçağı milim milim yaklaştırdı ve ipleri pervane ile kesti.

33 DAKİKA BOYUNCA SALLANDI

Yaşamla ölüm arasında 33 dakika takıldıktan sonra, Teğmen Osipoff sonunda özgürdü. DC-2’nin kuyruğunda yaklaşık 25 santimetrelik kesik meydana gelmişti. Bu sırada Osipoff’un bacaklarına takılan paraşüt hızla çıktı ve Curtiss SOC uçağının kuyruğuna takıldı. 

Pilot uçağı zorlukla kontrol ederek indirmeyi başardı. Uçak tekerleklerini piste koyarken Teğmen Osipoff artık bayılmıştı. Hemen hastaneye kaldırıldı. 

Olaydan üç hafta sonra, Lowrey ve McCants, Donanma Sekreteri’nin “Deniz tarihinin en parlak ve cesur kurtarmalarından birini” icra ettikleri için Seçkin Uçan Haç madalyası aldı. 

Teğmen Osipoff önümüzdeki altı ayı hastanede geçirdi. Sonraki Ocak ayında tamamen iyileşti ve üsteğmenliğe terfi etti. Aldığı madalyadan sonra paraşüt atlayışına geri döndü.

Uzun yıllar Amerikan Deniz Piyadeleri’nde görev yapan Osipoff albay rütbesi ile emekli oldu. 7 Temmuz 2003 tarihinde hayatını kaybetti.

Tolga Özbek

25 yıllık profesyonel havacılık gazetecisi... Ticari Pilot ve Çok Motor Lisansına sahip.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu