Türkiye Neden F-35 Lightning-II Almak İstiyor/İstiyordu?
Hakan KILIÇ
Türkiye’nin neden “Beşinci Nesil Savaş Uçağı” olan F-35 Lightning-II (Şimşek-2) Müşterek Taarruz Uçağını almak istediğini veya zamanında@ neden bu uçağı seçtiğini anlayabilmek için aşağıda başlıkların her birinin etraflıca bilinmesi gerektiğine inanıyorum. Bu makalenin amacı da bu hususları kısaca özetleyerek başlıklar halinde sunmaktır. Bu hususlar birlikte düşünülmeden F-35 gibi teknoloji harikası bir o kadar da tartışmalı bir uçağın neden seçildiği anlaşılamaz. Taktir edersiniz ki bunların hepsini tek bir yazıya sığdırmak da çok zor olacaktır. O yüzden belli başlıklarda daha geniş bilgi ve F-35 teknik detaylar için önceden kaleme aldığım rapora Web ortamında ulaşmanızı rica ederim.
F-35 ve TSK raporu: https://hakankilicaero.blogspot.com/2018/11/f-35-lightning-ii-ve-turk-silahl.html?view=flipcard
F-35 SEÇİLDİĞİ ZAMANLARDA TÜRK-ABD İLİŞKİLERİ, TÜRK HAVA KUVVETLERİ’NİN O YILLARDAKİ YAPISI VE ŞU AN Kİ MEVCUT DURUMU
Genel olarak F-35 kararının verildiği 2002’li yıllar itibari ile Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler şimdiye nazaran çok daha iyi idi ve Türkiye ABD’nin en önemli müttefiklerinden biriydi. RAND Corparation’ın yayımladığı bir çalışmaya göre 2003 yılına kadar ABD önderliğinde gerçekleştirilen ortak hava harekâtlarına (Bosna vb.) İngiltere 29, Fransa 28, Türkiye ise 23 kez iştirak etmiştir. Bu istatistiğe göre ABD’nin müşterek hava harekâtlarında veri paylaştığı, ortak komuta-kontrol gibi yani günümüzde ağ merkezli harbe evrilmiş olan müşterek harekâtta Türkiye ve ABD karşılıklı sadık birer müttefik idi. Dolayısı ile 5’nci nesil savaş uçağı teknolojisinin “Nirvanası” ve ağ merkezli harp konusunda dünyada bir numara olan ve bu kavrama askeri havacılıkta yeni bir boyut kazandıran F-35 programına Türkiye’nin üçüncü dereceden ortak olması kadar tabi bir şey olamazdı.
Diğer yandan “Stealth” teknolojisi ve kabiliyetine adım atmak ve diğer büyük NATO ülkeleri ve İsrail gibi bölgesel güçlerden geri kalmak istemeyen Türkiye’nin 5’nci nesil savaş uçağı bazında tıpkı bugün olduğu gibi o günde başka bir uçak tipi alternatifi yoktu (F-22, J-20 vb.). Türkiye F-35 ile stealth teknolojisi yanında, ağ merkezli harp teknolojisi ve çevrimi içinde kalmak, NATO ile ortak harekatları sorunsuz yapmak, uçaktaki diğer modern havacılık teknolojilerine ulaşmak gibi sebeplerle seçmişti.
2002 Yıllarda F-35 seçildiği zaman F-5, F-4E ve F-16’lardan oluşan Türk Hv.K.’ni bugün ile kıyasladığımızda çeşitli artılar ve eksiler görürüz. Zaman içinde F-5 uçakları servisten kaldırılmıştır ve şu an sadece Türk Yıldızları bünyesinde 10-20 adet arası NF-5A/B uçakları bulunsa da elektronik sistemlerinin yetersiz olması sebebi ile çoğu milli veya ithal akıllı mühimmat ve BVR (Görüş ötesi) mühimmatları kullanamamaktadırlar. F-4E uçakları ise F-4E 2020 Terminatör modernizasyonu geçirmiş ve yüksek silah taşıma kapasitesi ve harekât yarıçapı ile tatmin edici düzeye gelse de sonradan peş peşe yaşanan kazalar gerekçe gösterilerek çoğu servisten kaldırılmış ve 30-40 adet arası faal olarak kalmıştır. Kalan F-4E 2020 uçaklarının 2025-2030 yılları arasında kal edileceği düşünüldüğünde geriye sadece F-16C/D uçakları kalmaktadır.
160+80 olarak iki paket üretilen F-16 uçaklarının ise kaza-kırım geçirenlerinin yerine 30 adet daha F-16C/D Blok 50+ üretimi gerçekleştirilmiş ve Özgür projesi, CCIP gibi projelerle modernizasyon uygulanmıştır. Ancak sayı olarak kazalardan ötürü toplamda sayısal artış olmamış ve bugün 238-239 adet civarı F-16 uçağı mevcut bulunmakta ve bunlarından 2030’lı yıllardan sonra çok yaşlanmış olacağı değerlendirilmektedir.
Tahmini olarak 238 adet F-16C/D şu versiyonlardan oluşmakta:
-Blok30 TM; 36 adet
-Blok40M; 102 adet
-Blok50M; 71 adet
-Blok50+; 29 adet.
Sonuç olarak 2002 yılı ile kıyaslandığında nicelik olarak daha düşük ancak nitelik olarak daha üstün uçaklardan oluşan hava gücümüz bu özelliğini zaman ilerledikçe yani 2030 yıllara doğru hem F-4E’lerin kal edilmesi, hem F-16’ların faydalı kullanım ömürlerinin bitmesi hem de çevremizdeki hava güçlerinin modernizasyon programları düşünüldüğünde kaybedecektir. Bu hususun önceden görülüp tedbir olarak F-35 seçilmesi de F-35 programında yaşanan ABD kaynaklı gecikmeler ve Türkiye’nin diğer ortaklardan daha sonra ödeme yapması sebebi ile sırasını beklemesi sonucu gecikmiş ve henüz giderilememiştir. Luke hava üssünde pilotlarımız eğitime başlasa da ve geçen sene itibari ile 4 adet uçak ABD’de teslim edilse de yıllar önce hava gücümüze katılması gereken F-35’ler çok gecikmiş, üstelik sonradan S-400 krizi çıkmıştır.
Bugün itibari ile ABD senatosunun kararı sonucu uçaklar geri alınmış kime teslim edileceği ve ne olacağı belirsiz şekilde ABD’de depolanmış ve pilotlarımız ve bakım ekibi geri gönderilmiştir. Durum belirsizliğini korusa da ümitsiz görünmektedir. LM fabrikasından çıkan beşinci Türk F-35’i ise hiç teslim edilmemiştir. Diğer yandan 12 Milyar USD’yi bulacağı söylenen Türk firmalarının F-35 programından aldığı iş payı yani parça üretim faaliyeti halen devam etmekte olup ABD ve LM tarafı Türkiye’ye alternatif üreticiler aramaktadır. Türk yetkililerinin zaman zaman TV demeçlerinde söylediği gibi F-35 çok pahalı bir uçak olsa bile ödediğimiz paranın büyük kısmı bu iş payı ile ülkeye geri dönmüş olacaktı.
Diğer yandan ara sıra sanki ürünün Türkiye’ye verilmemesi başka bir ülkenin inisiyatifindeymiş gibi enteresan ve sürpriz açıklamaları ile meşhur olan ABD Başkanı Trump, “Ya Türkiye ürettiğim parçaları vermiyorum derse, ne yapacağız, kaç tane F-35’de gecikme yaşanacak…” nevinden açıklamalar ile güya iç dinamiklere dem vurarak “Ben vermek istiyorum, Kongre vermiyor” edebiyatına devam etmektedir. Üstü örtülü bu iddia doğru olabileceği gibi Trump gerçekten çok istese de yeniden daha büyük bir fark ile seçilse bile hiçbir zaman buna gücü yetmeyebilir. Dolayısı ile Trump’un tahtının sallandığı bu günlerde planlarımızı Trump’un yeniden seçimi üzerine yapıyorsak bana göre çürük tahta köprüden karşıya geçmeyi ummak gibi olacaktır. Köprünün bizi karşıya ulaştırması, ahşabın kalitesi veya dış rüzgarlardan ziyade içindeki ağaç kurtlarının ne derece çalıştıkları ile ilgili olabilir.
Aşağıdaki başlıkta inceleneceği üzere bölgesel ve çevresel tehditler karşısında Türk Hv.K.’ne F-35 teslimatı bir şekilde gerçekleşmez ise MMU TF-X yapılana kadar geçen sürede çok ciddi zafiyet yaşanabilir. Böyle bir durumda TF-X seri üretime geçilene kadarki sürede ikinci el veya ABD harici bir tedarikçiden daha çok hava üstünlüğü yönü ağır basan ancak yine çok rollü bir savaş uçağı alınması düşünülebilir. Bu da farklı bir model ve maliyet demektir. Ancak bu durum genel savaş, kısa süreli çatışma ihtimali için söz konusudur. Diğer bir görüşe göre ise barış zamanı yani TF-X yapılana kadar büyük bir savaş çıkmadığını farz ederek F-16’lar özellikle ASELSAN AESA radar projesi, yeni milli mühimmatlar ve TÜBİTAK-SAGE Göktuğ hava-hava füze ailesinin kaynak kod/izin meselesinin çözülerek Blok50+’lara da uygulanması sonucu başka bir uçağa gerek yoktur (Şu an 401.Filo F-16’larında atış testlerinde ama onlar Blok50+ değil).
Dolayısı ile savaşın veya krizin çıkıp çıkmayacağını veya zamanını insanoğlu bilemeyeceğine göre ve stratejist etiketli konuşanlarda sürekli çuvalladığına göre biz en kötü senaryoya göre hareket etmeliyiz. Yani tekrar birinci görüşe dönerek barışta veya şu anki konjonktürde yeterli ama yarın… şeklinde sorular sorduğumuzda Türkiye’nin bir ara dönem uçağına ihtiyacı olduğu noktasına geri dönüyoruz ki, uçak projelerinde de örneklere bakıldığında daima evdeki hesap çarşıdakine uymaz. Hele ilk kez savaş uçağı üstelik 5’nci nesil yapmaya kalkan bir ülke için.
Zaten Türkiye’de kimse 2030-2040 arasında kesinlikle seri üretime geçecek demedi, diyemez de. İlk prototipin uçuşu yani fabrikadan çıkışı ile seri üretim arasında çok fark olduğu gibi çok zaman farkı olması da çok tabi, alışılagelmiş ve sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildir. ABD yapımı F-22, F-35, Çin yapımı J-20 ve Rus yapımı SU-57 incelendiğinde ne demek istediğim gayet iyi anlaşılacaktır. Dünya tarihi prototipi uçup seri üretime geçmesi yıllar alan uçaklarla doludur. Zaten söylenen de ilk uçuş tarihi ve tahmini hizmete giriş yılı. Ben MMU TF-X’deki siyasi kararlılığı ve teknik gayreti görüp, duydukça ilk uçuş tarihinin başarılacağına inanıyorum. Ancak dediğim gibi ilk uçuş deniyor. Zaten geliştirme ve uçuş testleri bundan sonra başlayacak ve kaç yıl süreceğini kimse bilemez. Bunda opsiyonel özelliklerin ne kadarının olacağı yani seri üretime kısıtlı kabiliyet ile mi geçilecek yoksa termal motorundan IRST sensörüne, TVC nozulundan, AESA radarına, ağ merkezli harp özelliğinden, durumsal farkındalık, sensör füzyonu gibi hit teknolojileri barındırıp barındırmadan düşük yoğunluklu üretime başlayıp başlamaması da etkili. Gerçi bu sorunun cevabı geçenlerde Sayın SSB Başkanı İsmail Demir tarafından verilerek bloklar halinde yani ilk versiyondan başlanarak teknoloji geliştirmeye devam edilerek tüm isterlerin ve modern teknolojik trendelerin son versiyonda kemale ereceği bir uçak üretim programı belirlendiğini ima etti. Ancak Demir’in özellikle altını çizdiği husus ki bunu duyduğuma çok sevindim: 4,5 veya 4++ nesil bir uçak yapıp onun üzerinden geliştirme gibi bir niyetleri olmadığı yani direkt 5’nci nesil uçak ile devam edecekleri husus idi. (4 ile 5’nci nesil uçaklar arasındaki farkları birçok kez yazdığım için zaten konunun meraklılarının mutlaka bu yazılara web’de rastladığımı düşünüyorum. Burada özetlemek bile yazıyı çok uzatacaktır).
Sonuçta beş başı mamur bir avcı uçağı olacağına inanıyoruz ve ümit ediyoruz ama zaman konusu muallak. Çünkü biz de uzaylı değil,dünyalıyız. Aynı zekaya sahibiz ve zaman bizim içinde 24 saat, 365 gün. Yani dünyada 5’nci nesil uçağı sıfırdan başlayıp 10 yılda teslim eden ülke henüz çıkmadı. MMU TF-X projesinin 2026 yılı hangardan çıkışı ve 2030 yılı ilk uçuşu ilan edilse de takdir edersiniz ki söz konusu hele savaş uçağı üstüne üstlük 5’nci nesil ise kimse seri üretim tarihi kesin ve net şekilde veremez.
Dolayısı ile kötü senaryodan gidersek (Savaş, kriz) bize TF-X yapılana kadar çift motor bir hava-hava yönü ağırlıklı uçak veya F-16’lar bu görevi yapacak ise F-35 yerine alınacak çok rollü hava-yer ağırlıklı bir uçak lazım OLABİLİR.
Burada da konumuz olmadığı için ve daha önce başka yayın organlarında çok uzun uzun açıkladığım gibi tip tercihinde çeşitli sıkıntılar yaşanacaktır. S-400 sebebi ile F-35 vermeme ve diğer satışlarda ambargo kararı alınması Avrupa’ya da kısmi yansıyacağı için birçok alternatif uçakta da ABD yapımı parça mevcut olduğundan EF-2000, Rafale harici alternatif yok gibidir. EF-2000 bakım maliyeti ve harbe hazırlık oranı ve bu uçakların Fransa gibi üretici ülkeleri ile olan ilişkiler üzerine ayrıca yazılabilir. Her ikisi de alternatif olmaz diyenlerin çok haklı gerekçeleri vardır ve itiraz edecek durumda değilim.
Pakistan-Çin yapımı JF-17 uçağını yetersiz olarak değerlendirdiğimizde veya diğer deyiş ile mevcut F-16’lardan üstün bir yanı olmadığını değerlendirdiğimizde, Rus Sukhoi ve Mig serisi uçakların alımının da temelden bir NATO ülkesi için ne derece idamesi zor, motor ömürleri kısa ve maliyet-etkinlik açısında bir çıkmaz ve siyasi açıdan büyük bir sıkıntı olacağı aşikardır. En azından depolarımızda bulunan hiçbir NATO menşeili füze ve akıllı bombanın kullanılamayacak olması yeterli sebeptir. Bu açıdan ara dönem uçağı alımı da Türkiye için tam bir handikap teşkil etmektedir ve maalesef F-35 gerek görev profilini aynı oranda başarabilmesi gerekse taşıdığı öncü teknolojilere sahip bir alternatifi F-22 dahil hiçbir ülkede yoktur.
Açıkçası ABD ile siyasi hava ısınırsa ve “S-400 aldığınız için F-35 veremeyiz ama F-15X dahil istediğinizi seçin” derlerse ABD’den uçak alımını ve özellikle F-35 alımını çok doğru bulan biri olarak başka bir ABD uçağına şiddetle karşıyım ve burada teknik değerlendirmeyi bir kenara bırakarak siyasi bir yorum yapacağım. Bu duruma şiddetle karşıyım ve tıpkı şuna benzetiyorum: “Evin güzel kızına âşık olmuş, çiçeğinizi, çikolatanızı almış istemeye gitmişsiniz. Size diyorlar ki onu vermeyiz ama evde kalmış ablası var onu verelim”. Örnek biraz yakışıksız oldu, kadın okuyucularımızdan özür dilerim ama bu durumdaki damat adayı ne hissederse ben de F-16Blok 70 veya F-15X denildiğinde bunu hissediyorum.
YAKIN VE UZAK KOMŞUŞARIMIZIN HAVA GÜÇLERİNİN KISA DEĞERLENDİRMESİ
Çevremizdeki bölgesel güçlerin avcı uçağı envanterine kısaca bir göz attığımızda sanırım F-35 neden aldığımız veya alamadığımız taktirde neden TF-X yapılana kadar ara dönem için en az 40-50 adet özellikle çift motorlu sofistike bir avcı veya av/bombardıman uçağı almamız gerektiği veya ilerisi için Milli Muharip Uçak TF-X’e neden ihtiyacımız olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Rusya Federasyonu Sukhoi ve Mig serisi nerede ise tamamı “çift motorlu 4 ve 4++ nesil” savaş uçaklarından oluşan güçlü bir hava gücüne sahiptir. Uzun menzilli stratejik bombardıman uçaklarından başka özellikle SU-30,35 türevleri avcı uçakları ile SU-34 taktik bombardıman uçağı F-16’larımız için son derece zorlu rakiplerdir.
İsrail hava gücü ise F-35’i resmi açıklandığı üzere gerçek savaş ortamında kullanan ilk ülke olmasının yanında henüz hiçbir hava muharebesinde yenilmemiş F-15C/I (çift motorlu avcı/hava üstünlüğü uçağı) ve F-16I (Blok 50/+ ayarında) uçaklarına sahiptir. Ayrıca sayısı henüz açıklanmayan yeni F-15X siparişleri basına yansımış 11 Milyar USD’lik uzun vadeli bir silah paketine konu olmuştur. Suriye’de yani S-400 ve S-300’lerin olduğu bir ülkede defalarsa çeşitli hedefler ve diğer hava savunma birimlerini imha eden İsrail F-35I’larının radar reflektörlerini çıkarmış şekilde de bazı hava taarruzlarına katıldıkları savunma medyası ve çeşitli yabancı savunma forumlarına yansımıştır. Diğer yandan bunun diğer ispatı da yani bölgedeki S-300/400 radarlarının da göremediği sonucunu çıkardığımız çeşitli başarılı saldırıların yanı sıra Türk ve diğer ülkelere ait sabit, mobil ve AWACS uçaklarında da (F-35 kullanıcısı/kullanıcısı olmayan) görülemediğine dair (yani normal uçakların görüldüğü mesafelerden, çok çok yakından değil) çeşitli, bilgi, duyum, anı, istihbaratlar vb. Olmasına rağmen açık kaynak verileri ve ispatını düstur edindiğim için Suriye’deki F-35’lere ait olay, zaman, radar, mesafe bilgisi paylaşamayacağım.
Doğu Akdeniz’de son yıllarda Yunanistan ve İsrail ile bize karşı ciddi ittifak içinde olan Mısır ise Rusya üretimi en son model savaş uçağı olan SU-35 siparişi yanında tamamı çift motorlu ve 4++ nesil sayılan yeni uçaklar almıştır. Bizim gibi 4’üncü nesil F-16 kullanıcısı olan Mısır’ın çok yüksek sayılarda olmasa da 4++ nesil katagorisinde olan yeni aldığı Rafale (Fransa), Mig-29M/M2 (Rus) F-16 uçaklarımız için güçlü rakiplerdir.
Yunanistan ise mevcut filolarını modernize etme kararı alarak F-16 uçaklarını Blok70 seviyesine çıkarmak (AESA radar, CFT tanklar vb.) sureti ile 4++ nesil kategorisine sıçramayı hedeflemektedir. (Türk Hv. K. F-16’ları için de milli AESA radar projesi ASELSAN aracılığı ile başlatılmıştır). Ancak aralarında Yunanistan’ın da olduğu 5 yeni ülkeye F-35 satışı daha doğrusu pazarlama çalışması yapılmak üzere ABD makamları gerekli iç dinamiklerden resmi izinlerin alındığı medyaya yansımıştır.
İran ise en modern uçakları Mig-29 ve F-14’ler olan zayıf bir hava gücüne sahiptir. Çünkü her iki uçaktan da az sayıda vardır ve F-14’leri zaten modern hava-hava füzelerinden yoksundur. Kendi üretimi yeni hava-hava füzeleri ise Amerikan muadillerinden menzil olarak çok geridir. Ancak dünyada kendi başına balistik füze tasarlayabilen, test eden ve üreten beş-on ülkeden biridir. Çok ciddi balistik füze altyapı ve envanteri ve yeni füze teknolojileri ile konvansiyonel silah sistemlerinin zafiyetini kapatmayı amaçlamakta hatta başarmaktadır. Son Suudi Arabistan Aramco petrol rafinerilerine yapılan seyir füzesi saldırısında Quds-1 seyir füzesi kullanılmıştır ki bu füze İran Soumar füzesinin kopyası o da Rus Kh-55 seyir füzesinin kopyasıdır.
Irak ise yeni kurulan hava gücüne F-16’nın yeni versiyonlarından almış ancak ABD tarafından uçakların BVRAAM (görüş ötesi menzilli hava-hava füzesi) yani AIM-120 AMRAAM atış kabiliyeti olmadan verilmiştir. (Sadece AIM-9) Ayrıca Kore yapımı T-50 uçakları bulunmaktadır.
Sanırım Suriye hava gücünün savaş sebebi ile perişan halde ve parça ve pilot olmaması sebebi ile aslen çok etkili bir önleme uçağı olan Mig-25’leri dahi uçuramayacak durumda olduğunu söylemeye gerek yok. Ancak bununla beraber Suriye çok yaygın ve çeşitli Rus yapımı hava savunma füze sistemleri ile Ortadoğu’nun SAM cennetidir diyebiliriz. (Gerçi, İsrail 2 yıldır özellikle F-35 geldikten sonra yaptığı saldırılar ile Suriye hava savunma füze sisteminin yarıdan çoğunu yok ettiğini iddia etmektedir). Ayrıca Bahar Kalkanı harekatında Türkiye, F-16 ve onlardan çok daha fazlasını savaş uçağı dahi olmayan yani SİHA olan TUSAŞ ANKA-S ve Bayraktar TB-2 imha etmiştir. Son günlerde Rusya’nı Suriye’ye yeniden Mig-29 verdiği haberleri gelmektedir ki Mig-29 F-16 karşısında ciddi bir rakip olsa da sayı olarak Türk Hv.K.’nin ezici üstünlüğü vardır.
F-35 LIGHTNING-II (ŞİMŞEK-2)
5’nci nesillerin özelliklerine F-35 özelinde baktığımızda ise F-35’de, bazısı diğer uçaklarda olmayan, bazısı siber casuslukla taklit edilmiş, bazısı da sadece birkaç uçakta bulunan kabiliyetleri olduğunu görürüz. Bunlardan en çok göze batanları AAQ-40 Elektro-Optik Hedefleme Sistemi (EOTS) ve AN/AAQ-37 Dağıtılmış Diyafram Sensörünün (DAS) sağladığı şu ana kadar başka hiçbir uçakta görülmemiş mükemmellikte “Durumsal Farkındalık” ve “Sensör Füzyonu”, AN/ASQ-242 CNI Suiti ve Link-16 ile MADL sağladığı “Ağ Merkezli Harp Kabiliyeti”, AN/APG-81 AESA Radarı ile yayın yapan AN/ASQ-239 Barracuda “Elektronik Harp Sistemi” ve P&W F135 motorunun sağladığı “Termal Gizlilik”dir.
5’nci nesil savaş uçağı ne demek? 4’üncü nesillerden farkı ne? F-35’i diğer uçaklardan ayıran ne? F-35 modelleri neler? F-35’i özellikleri, eleştiriler, kullanıcı ülkeler vb. konuları burada tekrar olmaması açısından eklemedim. Birçok alt başlık altında genişçe incelendiğim raporun linkini yukarıda vermiştim.
ALIS (OTONOM LOJİSTİK BİLGİ SİSTEMİ) VE ABD’YE BAĞIMLILIĞI ARTIRACAK İDDİASI
ALIS (Autonomic Logistics Information System) sistemi ile insan müdahalesine ihtiyaç duymadan bilgisayarların değerlendirme yapmalarını, denetim listelerini incelemelerini, bilgileri organize etmelerini ve kararlar almalarını sağlayan yapay zekânın erken uygulaması kullanır. Amaç F-35’i faal tutmak için görev planlamaktan, uçağın bakımlarına kadar geniş bir alanda destek olmak, planlama yapmaktır. ALIS kısaca uçağın arızasını bakım ekibinden de pilottan da önce bilir, tespit eder ve tahmin eder. Lojistik otomasyon sağlanır ve bu da bakım destek faaliyetlerinde verimi maksimize ederken maliyeti minimize eder. Böylece tüm uçakların 7/24 harbe hazır tutulması amaçlanmıştır.
Ancak ALIS üzerine de yoğun eleştiriler vardır: Tüm kullanıcı ülkeler ile LM firmasının oluşturduğu ortak ağ ve tedarik havuzunun siber saldırılara maruz kalabileceği, “performansa dayalı lojistik” olarak adlandırılan sistemin yedek parça tedariği ve stoku LM merkezince kontrol ve karar verileceği için ülkelerin bağımsız olarak yedek parça üretme ve stoklama özgürlüğüne de kısıtlama getirmesi, ülkelerin F-35 yönü ile harbe hazırlık oranının online olarak ABD’nin bilecek olması, ABD’nin ALIS’i daha önce benzeri görülmemiş bir ihracat kontrolü olarak kullanabilme olasılığı, ABD’nin kullanıcı ülke ile sorun yaşadığında F-35’lerinin hayati güncellemelerini yapmayacağını ve gerekirse uçağın operasyonel yeteneklerini potansiyel olarak kesintiye uğratabileceğini, hatta ALIS ağının uçağı yerden kalkamaz hale getirecek kadar yani sistemi tamamen devre dışı bırakacak bir siber saldırı için bir vektör olarak kullanılabileceğini söyleyen veya iddia eden pek çok görüş ve yazı vardır.
Diğer yandan ülkelerin ABD ile sorun yaşadığında ALIS nimetlerinden yararlanma konusunda fedakârlık yaparak uçağa dışarından müdahaleyi önlemek için ALIS sistemini kapatabileceği ve bu durumda da uçağın görev yapmaya devam edeceğini söyleyenler de az değildir. Ancak henüz kullanıcı ülkelerle ABD arasında böylesine bir kriz yaşanmadığı ve bu olayında aşırı kozmik bir veri olması sebebi ile herhangi bir ispatı görülememiştir ki zaten uçağın operasyonel geçmişi de çok yenidir.
MMU TF-X, F-35 İKİLİSİ VEYA F-35 OLMADAN TÜRK HAVA KUVVETLERİ
Şimdi F-35, F-16 ve MMU TF-X üçlüsünün neler yapabileceği hususuna değinelim. Şüphesiz bu üçlü uçarken F-16’lar son yıllarını yaşıyor olacaktır veya yetişemeyecek olabilir ama şurası kesin ki bu üçlü ile Türk Hv.K. Ortadoğu ve Avrupa’nın İsrail hava gücü ile kıyaslanabilecek ölçüdeki tek hava gücü olarak liderliğe veya ikinci sıraya oynayacaktır. Çünkü Avrupa’daki projelerin önünde daha çok yıllar vardır ki tamamı Türk MMU projesinden sonra başlamıştır.
Sonuç olarak F-35 gibi stealth bir derin darbe çok rollü ve daha çok hava-yer görevlerinde rakipsiz bir savaş uçağı ile yine stealth ve 5’nci nesil daha çok hava üstünlüğü görevlerine yoğunlaşmış bir TF-X avcı uçağı ikilisinin karşısında komşularımızın tatmin edici önlemeyi yapması veya saldırı paketini başarısızlığa uğratması çok zor olacaktır. (MMU tasarımının 1000lb’lik bombaları gövde içinde taşıyacak şekilde revize edilmiş olması uçağın çok rollü veya hava-yer uçağı olacağı manasına gelmemektedir. Uçak tasarım olarak hava üstünlüğü konseptine göre tasarlanmıştır. Yani F-22, SU-57 gibi. Ancak ilave olarak hava yer mühimmatları da taşıyabilecektir).
TÜRK FİRMALARININ PROJEYE KATILIMI VE PROJEDEN ÇIKARILMAMIZ DURUMUNDA KİM KAYBEDER?
İçlerinde çok önemli motor parçaları ve orta gövde de olan 800 civarı F-35 parçası üreten firmalarımız, Alp Havacılık, ASELSAN, AYESAŞ, FOKKER ELMO, HAVELSAN, Kale Havacılık, MIKES, ROKETSAN, TUBITAK-SAGE (SOM-J) , TUSAŞ (TAI ve ortağı olduğu TEI) olup toplam katılım hacminin 12 Milyar USD olması beklenmektedir.
Üçüncü seviyeden ortak olan Türkiye’nin S-400 krizi sebebi ile projeden çıkarılması durumunda ise yani ABD’nin CAATSA yaptırımlarından sadece F-35 teslimatlarının değil mevcut F-16 envanteri de dahil olmak üzere geniş spektrumda birçok unsurun etkilenebileceği söylenmektedir. Ancak sonradan ABD tarafında CAATSA konusunda ciddi bir yumuşama olmuştur ve F-16 gibi diğer platformlardaki tedarik zincirinin etkilemeyeceği söylenmeye başlamıştır.
F-35 Müşterek Program Ofisi (JPO) Başkanı Koramiral Mathias Winter ise, Türkiye ‘nin F-35 üretiminde yaklaşık yüzde 6-7’lik bir tedarik zincirini temsil ettiğini, programdan çıkarılmasının 45 ila 90 gün içerisinde üç üretim hattının yavaşlamasına veya durmasına neden olacağını ve bunun 2 yıllık bir süre zarfında 50 ila 75 uçağa etki edeceğini söylemişti. Ayrıca ABD Temsilciler Meclisine gönderilen ve Reuters tarafından görülen yazılı ifadesinde Winter, gelecekteki potansiyel F-35 satılabilecek müşteriler içinde Singapur, Yunanistan, Romanya, İspanya ve Polonya’nın yer aldığını söylemiştir.
Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılmasında en büyük gayret sahibinin İsrail ve ABD’deki Yahudi lobilerinin olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir. Bu hususa dikkatinizi çekerken, Yunanistan’ın da kötü ekonomisine rağmen F-35 alma ihtimalini hatırlatmak isterim. Bu iki hususu düşündüğümde her iki ülkenin F-35’lerini Doğu Akdeniz’deki olası bir krizde hangi uçak ile önleyeceğimiz sorusunu düşünmeden edemiyorum. Dikkat ederseniz savaş demedim, kriz dedim. Çünkü savaş dediğimde hemen sosyal medya silahşörleri “ABD, İsrail’le savaşırken senin F-35’lerini kullandırır mı? Motor bile çalıştırmazsın…” gibi aslında F-35’in hala daha pek çok özelliği gizli olması sebebi ile teknik cevabının ne emekli generaller, ne TV’lerde konuşan akademisyenler ne de partisi fark etmez sıradan milletvekillerinin dahi bilmediği sadece ilgili siyasiler, F-35 programına giden askerlerimiz ve programdaki sivil bürokratların ve uzman personelin verebileceği ve cevabı gayet teknik olan bu soruyu yapıştırmaktadır. Sorunun net cevabını ben de programda olmadığım için bilmediğim gibi onlara sadece “Söz konusu ülkelerle savaşacak olan F-16’larımızın parçaları Papau Yeni Gine’den mi geliyor? O zaman tüm envanterimizi acil çöpe atmalıyız. Çünkü bu mantıkla 3 ay sonra kaldıracak uçağımız olmayacak ve size göre bu ülkelere karşı gayet savunmasızız” şeklinde cevap vermekten ben bıktım, onlar bıkmadı.
İsrail’de Doğu Akdeniz’de F-35’li bir Türkiye olmasını kabul edemeyiz nevinden çok yazılar çıktığı gibi ABD’den yansıyan kulis bilgilerinde İsrail devleti veya hava kuvvetlerinin Türk F-35’lerini bölge de veya Kürt devleti kurdurmak istedikleri Suriye ve Irak’ın kuzeyinde istemediklerine dair çok yazıldı, sosyal medyada paylaşıldı veya ABD’de soracak bir gazeteci arkadaşı veya sektörde tanıdığı olan birinin çok rahat erişebileceği bir gerçek olarak durmaktadır.
Konumuz gereği ayrıntıya giremediğim hava-hava kabiliyetleri düşünüldüğünde her iki uçak ve Türk Hv.K. de AIM-9X, AIM-120C7 hava-hava füzesi kullansa da F-16’larımızın F-35’ler karşısında pek bir şansı olmayacaktır. Tatbikatlarda nadiren F-35’leri vuran F-16’lar ise sadece BVR menzili geçildikten sonra yakın mesafe dogfight’a kalan uçaklardır. Zaten F-35 konsepti gereği düşman uçaklarını kendisine o derece yaklaştırmadan imha etmek üzere önce görüp, önce ateşleyip, geç fark edilmek üzerine tasarlanmış bir uçaktır ki kalın gövde vb. tüm dizayn fedakarlıklarına bu yüzden katlanmaktadır. Pasif sensörlerin kabiliyetleri konusunda F-22 dahil dünyada F-35’in rakibi yoktur.
F-35’İN TATBİKAT BAŞARILARI, OLUMLU-OLUMSUZ PİLOT GÖRÜŞLERİ
Yıllar önce F-35 projesinde çalışmış bir mühendisin basına yaptığı skandal açıklamalar F-35 hakkında önceden beri bir önyargı oluşmasını sağladı. Sonra bir pilot tarafından tekrarlanan açıklamaların ana fikri F-16 karşısında yakın mesafe dogfight antrenmanlarında F-16’nin galip gelmesi idi. Evet, yüksüz ve özellikle Blok30/40 F-16, kalın gövdeli F-35’den çok daha çevikti. Ancak günümüzün Blok50/50+ CFT tank ilaveli F-16 değildiler. Ayrıca o zaman F-35 sensör füzyonu ve hava-hava BVR kabiliyeti elektronik anlamında olgunlaşmamıştı. O açıklamalar yıllar önce yapıldı ve kara bir leke gibi kaldı. Evet o zamanlar doğru idi. Sensör füzyonu ve pek çok özelliği gelişmemiş F35, F-16 karşında aciz kaldı. Şimdi ise hiçbir manevra artırıcı yapısal değişiklik yapılmadığı halde Red Flag tatbikatında F-35, karşısındaki F-15, F-16 ve F-18’lere karşı 15-1 ile 20-1 gibi çok çok yüksek sayılacak galibiyetler almaya başladı ve son yıllarda çeşitli yayın organlarında onlarca pilot görüşü yayınlandı. ABD Deniz Piyadeleri tatbikatında ise 24-0 gibi sonuçlar varken sadece ABD değil, meşhur bir Norveçli test pilotu daha önce binlerce saat F-16 uçuşu da olmasına rağmen hava-hava muharebesinde F-35’in F-16’dan çok daha üstün olduğunu söyledi, yazdı.
Bugün F-35 kullanıcısı ülkeler hızla artmakla birlikte artık bu dogfight ve BVR (görüş ötesi) muharebe eğitimi sonuçları veya alım öncesi test değerlendirmeleri sadece üretici ABD’ni silahlı kuvvetlerinin çeşitli hava güçleri tarafından iddia edilmemekte, aksine NATO üyesi dahi olmayan ülkeler uçak alımına çıkıp pilotlarının F-35’leri görmesi test uçuşu yapması sonucu ortaya çıkmaktadır. Halk dili ile “Uçak iyi ama bizim 4’ncü nesil uçağı bile vuramaz” gibi bir raporun hazırlandığı bir ülke neden alsın?
Son olarak buna bir örnek olarak Alman Hv.K. komutanının istifasını örnek verebiliriz. Bildiğiniz gibi kuvvet komutanı F-35 alınmasını şiddetle savunmuş ve bu konuda Merkel ile ters düşmüş ve istifa etmişti. Bu olay medyaya yansımıştı. Ancak Türk medyasına Almanya F-35 programında çıktı, almadı diye yansımıştı. Çok basit, bir şeyden çıkmak için önce girmek lazım. Almanya hiçbir zaman F-35 programına girmediği gibi, uçak alımı konusunda bir ihale de açmadı yani bir ihale açıldı da F-35 girdi kaybetti gibi bir olay da yok. Almaya eskiyen Tornado ve EF-2000’ler yerine bir arayış içinde idi ve kendi başına değerlendirmeler yapıyordu ve F-35’de EF-2000 T3 ve F-18 ile birlikte adaylar içinde idi. Şimdilerde bir miktar F-18 kararı aldı ama istifanın olduğu zamanlarda F-35 almayı düşünmediğini açıklamıştı. O zaman kuvvet komutanı hangi gerekçelerle ısrar etti ve istifa etti bunu bilmiyorum. Demek ki F35’i ülkesi için uygun görmüş. Ancak Merkel hükümetinin daha doğrusu Alman bürokrasinin neden F-35 almadığını çözmek zor değil.
Almanlar F-35 almayacaklarını kendi 6’ncı nesil savaş uçaklarını yapacaklarını duyurdular ki yasaklar ve diğer sebeplerden dolayı 2.Dünya Savaşı’ndan beri tek başına hiçbir savaş uçağı tasarlamamış ve dahi 5’nci nesil yapmamış direk “6” açıklaması yapan bir ülkeden bahsediyoruz. Tornado ve EF-2000 tamamı Avrupa ortak üretimi. Derken 6’nci nesil daha sonra 5,5’ncu nesil, sonra 5 ve nihayetinde Fransa projesine dahil olarak İspanya ile birlikte ortak 5’nci nesil uçak projesinde karar kıldılar. Dolayısı ile Avrupa’da İngiltere, ve Türk MMU ile birlikte üçüncü 5Gen projesi olmuş oldu. Almanlar neden F-35 almadı sorusunun cevabı da burada gizli. Çünkü Almanlar biliyordu ki ABD’den F-35 alırlar ve 20-30 yıl bunu kullanırlarsa 30 yıl sonra hadi bu sefer 6 veya 7’nci nesil uçağımızı kendimiz yapalım derlerse ipin ucunu geri gelmez şekilde kaçıracaklar ve daha önce hiç bağımlı olmadıkları şekilde teknoloji olarak dışarı bağımlı kalacak, savaş sonrası Tornado ve EF-2000 ile elde ettikleri havacılık teknolojisi de erimiş olacak. Yani 5 yapmayan adam veya ülkenin 30 yıl sonra 6’ncı nesil yapacak teknolojiyi edinmiş olması için işin içine uzaylılar gibi olağanüstü şeyler girmeli. İşte bu yüzden F-35 almayalım NATO’dan müşterek harekatlardan geri kalırız ve belki F-35 ayarında bir uçak yapamayız ki Çin ve Rusya dahi yapamadı ama en azından yarın (15-20 yıl) ABD ve Çin 6’ncı nesilleri çıkarıp, dünyaya pazarladığında biz de 6Gen projeye başlarız. Yoksa kıyamete kadar ABD’den uçak almalıyız, dediler.
Aynı mantığı daha önce X-2 Shinshin yani F-22, F-35, J-20 ve FC-31’den sonra dünyada prototipi uçan tek 5’nci nesil uçak olan Japon deneysel teknoloji gösterim/ispat uçağında da gördük. Önce maliyet sebebi ile iptal edildi. Öncesinde ABD’nin F-22 vermemesi sebebi ile başlayan proje maliyet ve teknolojik yetersizlik sebebi ile ümitsizliğe düşünce iptal oldu. Sonra yeniden canlandırmak için İngiltere dahil ortak arandı ama henüz karar verilmedi. ABD’nin F-22, F-35 karması hibrit yeni uçak teklifi ise maliyeti ve Japon katılımının yetersizliği sebebi ile henüz kabul görmedi. Çünkü Japonlar bu olsa bile kendileri geliştirmek ve yapmak istiyor. Tıpkı Almanya’daki endişeyi paylaşıyorlar. X-2 iptal olunca bakmışlar ki yetişmiş yetkin mühendis kadrosu yavaş yavaş firmaları terk ediyor başka firma ve ülkelere gidiyor. Yani 10 yıl sonra hadi yeniden yapalım veya 6’ncı nesil yapalım dediklerinde yetkin kadro olmayacak. Bu sebepler bunu hayati bir olay olarak görüp yeniden X-2’ye başlayıp, ondan Japon 5Gen savaş uçağı X/F-3’ü yapmayı istiyorlar.
Türkiye’de bu tehlike ile bir nevi karşı karşıya kalabilirdir. Gerçi evet bizim daha önce yaptığımız jet/turbofan motorlu savaş uçağı olmadığı için olmayan şeyi kaybedemeyiz diyebilirsiniz. Ama eğer MMU’ya başlamasaydık bu kabiliyet ve yetkin insan gücünü hiçbir zaman edinme şansımız olmayacaktı. Diğer yandan iyi ki F-35 almadık kendi uçağımızı yapacağız söylemi saçma sapan ve yersiz olmakla birlikte bunu iddia eden medya ve yorumcular F-35 programında çıkarılmadan çok öncesinde siyasi iradenin F-35’den tamamen bağımsız olarak MMU’yu başlattığını bilerek veya bilmeyerek gözden kaçırıyorlar. Türkiye tıpkı yukarıdaki örneklerde olduğu gibi MMU milli muharip uçak projesini doğru bir kararla başlatmış olup bunu F-35 ile direk ilgisi yoktur. Hatta tam tersine F-35 parça üretiminden kazanılan kısmi 5Gen teknolojisi bu projeye kısmi destek olabilir/olmuştur/olacaktır. Diğer yandan aradaki zaman farkından dolayı F-35’in iptal olması sadece buraya ödenen paranın MMU’ya aktarılıp projenin biraz daha önce bitirilmesini sağlayabilir. Yoksa zaten amacının F-35 sonrası uçağı yani F-35’den sonra 6’ncı nesiller de çıktığında bir daha dışarıdan uçak almadan kendimizin yapması olan MMU projesinin başarıya ulaşmasında F-35’den çıkarılmamızın olumlu etkisi değil, tam tersine teknoloji açısında olumsuz etkisi olmuştur. Yazıma MMU TF-X’in ilk prototipleri için milli motor yapılana kadar ABD GE firmasından 5 adet F-110 turbofan motoru alındığını belirterek son vermek istiyorum.
https://twitter.com/hkilichsword