Dünya Havacılık TarihiHavacılık TarihiSelim AtalayYazarlar

1943’te Tokat Erbaa’ya inen Alman Messerschmit Bf 109 uçağı

İkinci dünya savaşını ve Türk havacılık tarihini araştıran her araştırmacının ilgi duyduğu ortak bir konu vardır: Türkiye’ye iniş yapan askeri uçaklar ve bu uçakların enterne edilen personel.

Pek çok havacılık meraklısı şu soruları sormaktan kendisini alamaz: Bu uçaklara savaş sonrasında ne oldu? Kim bilir belki fotoğrafları vardır öyleyse pekiyi neredeler?

Tüm bu soruların önüne geçen bir soru daha var: Neden bu konu hakkında bilgimiz çok az?

Bugün size pek çok gizemini daha henüz çözemediğim bir iltica hikâyesini anlatmak istiyorum. İlk öğrendiğim günden bu yana pek çok parçasını birleştirdim. Belki daha çok şey öğrenirim umuduyla araştırmaya devam ediyorum ama her seferinde çıkmaz sokakla karşılaşıyorum.

Tarih 25 Temmuz 1943

Alman Hava Kuvvetleri’nin efsane filosu, savaş sırasında 10 binden fazla karşı taraf uçağı düşüren JG 52’nin 1. Avcı Grubuna ait bir Bf 109G4 Türk havasına girmiş ve Tokat’ın Erbaa ilçesine zorunlu iniş yapmıştı.

Uçağın indiği yer bizim için hala daha sır olsa da resmi makamlarca tutanak tutulduğunu biliyoruz.

Uçaktan gerekli ekipmanın sökülmesinin ardından enkazın olduğu yerde bırakıldığını belirten rapor.

Devlet arşivlerindeki belgelere göre uçak 26 Temmuz 1943 tarihinde Türk topraklarına inişte kırılmıştı. Uçağın faydalı parçaları alınmış geri kalanı olduğu yerde bırakılmıştı. Acaba bu uçak ne oldu?

Gerhard’ın kaçışı hakkında cevap bekleyen çok fazla soru var. Bf 109’un menzili yaklaşık 850 km. Kuteinikovo ile Erbaa arasında 800 kilometreden fazla menzil bulunuyor. Acaba pilot gerçekten mi kaybolmuştu, yoksa bu bir iltica mıydı?

Kursk Savaşı

O günlerde tıpkı günümüzde olduğu gibi Kursk savaşı ortalığı kasıp kavuruyordu. Karada çok ciddi bir tank savaşı vardı. Bu uçak nasıl Karadeniz’i aşıp Tokat civarına gelmişti?

Pilot: Üstçavuş Gerhard Jüngel

Pilotun kimliğini internette yaptığım kısa bir araştırmadan sonra öğrenmiştim: Astsubay üstçavuş Gerhard Jüngel (Juengel). Kendisine 25 Temmuz 1943’te Johannes Wiese’nin 19510 Seri No’lu Siyah 1 kodlu Messerchmit G4 uçağını Kuteinikowo’dan Anapa’ya nakletmesi istendi.

Uçuş sırasında kayboldu. Karadeniz’i aştı. Samsun’un 70 kilometre güneydoğusuna acil iniş gerçekleştirdi. Uçak inişte hasar aldı. Pilot 1946 yılına kadar enterne edildi.

Johannes Wiese ismi ilk anda bir çağrışım oluşturmamıştı. Wiese’yi araştırdığım zaman karşıma ilginç bir hayat hikayesi çıkmıştı. Johannes Wiese  Sovyet pilotlarının en çok saygı gösterdiği pilotlardan birisiydi öyle ki ona “Kubanski Aslanı” ismini vermişlerdi.

Uçtuğu 480 muharebe sortisinde onaylanmış 133 hava zaferi kazanmıştı. Onaylanmamış 75 zaferin daha olduğu düşünülüyordu. Düşürdüğü uçakların yarıdan fazlasını ağır zırhlı yer taarruz uçağı olan IL-2 Sturmovik oluşturuyordu. Sturmovik Sovyet piyadesi tarafından uçan tank olarak biliniyordu. Düşürülmesi zor bir uçak olan Sturmovik’i en çok düşüren Luftwaffe pilotları sıralamasında üçüncü sıradaydı.

Kursk savaşının ilk günü 5 Temmuz 1943 tarihinde tek bir görev uçuşunda 12 adet IL-2 uçağı düşürmüştü. Wiese, 5 Temmuz 1943 resmi olarak grup komutanlığına atandı, binbaşı rütbesine terfi ettirildi.

Wiese 21 haziran 1943 tarihine kadar JG 52 filosunun 1. Grubunda  2. Staffel’de uçmuş ve 26 haziran 1942 tarihinde 2.  Staffel’in komutası ona verilmişti. Staffel, Luftwaffe’ de ki en küçük birimdi. Her Staffel toplam 12 uçaktan oluşuyordu.

Avcı bölüğü ya da avcı müfrezesi ismini vereceğimiz Staffel’ler genelde renkleriyle tanınırlardı. İkinci bölükler geleneksel olarak kırmızı veya siyah bölük olarak bilinirdi. Uçakları kamuflaj renklerinin yanı sıra bu renklere boyanırdı. Lufwaffe bugün dahi pek çok hava kuvvetinin kullandığı numara sistemini kullanıyordu. Bir numara genelde bölük komutanı olur ve 1 numaralı uçakla uçardı. İşte Siyah Bir’in ismi buradan geliyordu.

Wiese Siyah Bir ile hangi görevleri uçtu; kaç uçak düşürdü bu konuda kesin bir bilgimiz yok. Bu noktada daha fazla bilgiye ulaşmak amacıyla uçağın seri numarasını sorgulatıyorum.

Seri numarası bize  “Siyah Bir’in” Şubat 1943 ile Mayıs 1943 arasında Viyana’daki WNF uçak fabrikasında üretilen uçaklardan birisi olduğunu söylüyordu. WNF uçak fabrikası bu blokta hem G-4 Serisi G-6 birlikte üretmişti. Almanya toplam 1242 adet G-4 serisi Me-109 fabrikadan çıkmıştı.

Ukrayna’dan gelen pilotun anısı

Sosyal medyadan tanıdığım; kendisi de havacılık meraklısı olan Murat Dokumacıoğlu kendisiyle yaptığımız bir sohbette dedesinin ilginç bir hikayesi olduğundan bahsetmişti. Erbaa’da yaşayan dedesi ikinci dünya savaşı yıllarında Ukrayna’dan gelen bir pilotu misafir etmişti.

Olayın derinlerine indiğimde eski araştırmalarım tekrar gün yüzüne çıkıyordu. Erbaa’ya tek bir uçak ve pilot iltica etmişti o da Johannes Wiese’nin uçağı ile kaçıp gelen Gerhard Jüngel’di.

Murat beyden bildiği tüm detayları ile olayı anlatmasını istedim. “Dedem Ziya Dokumacıoğlu ben 4-5 yaşlarındayken vefat etti. Hikayeyi hiç birinci ağızdan dinleme şansına erişemedim. Dedemin vefat etmesiyle birlikle pilotla ilgili anıların yüzde doksanı yitip gitti. Ben hikayeyi yalnızca bir kere o da 25 sene evvel babam Orhan Dokumacıoğlu’ndan dinledim.

Aslında kendisi de o yıllarda yaşamıştı ama daha henüz çocuk olduğu için pilotla ilgili fazla bir anısı yoktu. Dedem Erbaa’nın ileri gelenlerindendi. O yıllarda nakliyat işiyle uğraşıyordu. Uçak düşünce o zamanın yetkilileri pilotu dedeme teslim etmişler. Sizin anlayacağınız Gerhard adeta dedeme zimmetlenmiş.

Dedem nereye pilot oraya. Dedem pilotu yanında çanta gibi gezdirmiş. Bu sürede pilot çat pat Türkçe öğrenmiş ya da dedem öğretmiş. Dedem Almanca konuşamazdı. Babam gülerek ikisi de birbirinin adlarını komik bir şekilde telaffuz ederlerdi diye anlatıyor.

Pilot günün birinde dedeme kaçtım demiş ama ne kadar anlattığını bilemiyorum. Dedem o yıllarda Mercedes bir kamyon aldı. Depremde yıkılan evini Alman mimarlara yaptırdı. Bir adet BMW motoru varmış varlık vergisi nedeniyle devlete vermiş. Dedem dediğim gibi tek kelime Almanca bilmezdi. Gerhard tüm bu olayların neresindeydi bilemiyorum. Sadece ona Türkçe öğrettiğini biliyorum. Bir süre sonra yetkililer Gerhard’ı alıp başka bir yere nakletmişler.”

1940’lı yıllarda Erbaa.

Murat beyin anlattıklarından sonra Erbaa’nın İkinci Dünya Savaşı yıllarını araştırmaya başlıyorum. Gazete arşivleri ilk durağım oluyor ama sonuç alamıyorum. Erbaa 27 Aralık 1939 tarihinde gerçekleşen Erzincan depremiyle büyük zarar görmüştü. O yıllarda Erbaa’nın ana gelir kaynaklarından birisi tütün tarımı idi ve Erbaa kenti de Erbaa ovasının üzerine kuruluydu.

Erbaa’ya asıl yıkımı getiren ise 20 Aralık 1942 tarihinde gerçekleşen Niksar-Erbaa depremi idi. Bu depremde eski Erbaa’nın büyük kısmı yıkılmıştı. Dönemin valisi radikal bir karar alarak kent merkezini taşıma kararı almıştı. Yeni Erbaa kent merkezini Almanya’dan getirilen şehir bölge planlama uzmanları tasarlıyordu. Erbaa’nın ileri gelenlerinden kimseler Alman uzmanlara konaklarını tasarlatmışlardı. Bu isimlerin arasında Murat beyin dedesi Ziya Dokumacıoğlu da bulunuyordu.

27 Kasım 1943 tarihinde Tosya-Ladik depremi yaşanmış eski Erbaa’daki ayakta kalan son evler bile yıkılmıştı. Erbaa’nın ikinci dünya savaşı yılları deprem öyküleri ile örtülüydü. O yılların tanıkları depremli yılları anlatıyor gazeteler depremlerden bahsediyordu. İnen Alman pilota dair bir haber olmadığı gibi uçağın da herhangi bir resmine ulaşamamıştım.

Astsubay üstçavuş Gerhard Jüngel’in hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için JG 52 avcı filosu hakkında en büyük uzmanlardan birisi olan yazar Bernd Barbas ile yazışıyorum. Barbas, uzun yıllar havacılık endüstrisinde mühendis olarak çalışmış daha sonra havacılık tarihi ile ilgilenmeye başlamış. Zaman içerisinde JG 52’nin pilotları ile dostluk kurmuş. Filo personelini düzenlediği buluşmalara uzun bir süre katılmış. Bu konuda kitapları olan bir isim.

Barbas, Jüngel’i sorduğumda bana şöyle cevap veriyor:

Jüngel gerçekten özel bir vaka. Onun hakkında son derece sınırlı bilgiye sahibim. Senin de dile getirdiğin gibi Wiese’nin uçağını Kuban bölgesinden Kırım bölgesine nakletmesi emrini aldı.

Oradan daha güneye inerek Karadeniz’in güneyine yalnızca iltica etmek için uçmuş olabilir. Kendisi geçmişte benimle iletişime geçmişti. Alman hükümetinin gazilere yaptığı yardımlardan yararlanmak istiyordu ama arkadaşları ona yüz çevirmişti. Benden bu konuda yardım istemişti.

Gerhard’ın anlattığına göre uçağı terk ettikten sonra insanlar onu Rus zannetmiş ve bu nedenle dövülmüş. Rus olmadığı anlaşılınca serbest bırakılmış. Gerhard’a yakınlarda bir restoranda bedavaya yemek yedirilmiş. Ne zaman isterse orada ücretsiz yemek yiyebildiğini ve iyi bir yaşamı olduğunu yazmıştı. Esaret hayatı bittikten sonra Kanada’ya yerleşmiş. Orada eski arkadaşlarıyla kendisinin de eski bir Luftwaffe mensubu olduğunu onaylamaları için iletişime geçmiş”

Barbas çok uzun yıllar önce Türk askeri ataşesi ile iletişime geçtiğini aktarıyor. Belki bilgi edinirim belki uçağın fotoğrafına erişirim ümidindeydim ama cevap alamadım.

Barbar’a “Siyah Bir” bir fotosu olup olmadığını sormuştum. Barbas soruma şu şekilde cevap vermişti: “JG 52 avcı filosunun hayatta kalan üyeleriyle zaman içinde güzel arkadaşlıklar kurdum. Günümüzde JG-52 avcı filosunun 100 yaşındaki bir teknisyen haricinde yaşayan üyesi kalmadı. Wiese benim çok sıkı dostum idi ama maalesef “Siyah Bir”e ait tek bir fotoğraf bile görmedim.

Jüngel’in bana yazdığı mektup hala evimdeydi ama geçtiğimiz aylarda evimde çıkan yangında diğer belgelerimle birlikte mektupta yanıp gitti”

Barbas daha fazla bilgi edinebilmek için Matti Salonen’e ulaştı. Salonen maalesef konu hakkında çok az şey bildiğini dile getirip şunları yazıyor:

25.07.1943 tarihinde JG 52 1 grubundan 1917-05-11 doğumlu EM B65161/31 üstçavuş Gerhard Jüngel komutasındaki 19510 Seri numaralı “Siyah Bir” Kuteynikovo’dan Anapa’ya transfer için saat 14.00’te havalandı.

Uçak Samsun’un 70 kilometre güneydoğusundaki Erbaa’ya saat iniş yaptı. Gövde yüzde yüz kaybedildi. Pilot enterne edildi. Jüngel, 2002-06-01 tarihinde hayata veda etti.

Gerhard Jüngel’in dosyası BA-MA Freiburg arşivlerinde PERS 6 başlığı bulunabilir. Maalesef bu belgeler dijital hale getirilmedi. Bu nedenle bu dosyalara erişmenin tek yolu Freiburg’a gitmek. Tahminimce Gerhard Jüngel gazi haklarını alabilmek için Berlin’de bulunan WASt (günümüzdeki BA-PA) ile iletişime geçmiş olmalı. Kariyeri hakkında oradan daha fazla bilgi edinilebilir”

Türkiye’nin denge politikası

Türkiye Cumhuriyeti, İkinci Dünya Savaşı boyunca büyük güçler arasında denge siyaseti yürütmüştü. Almanya ile başlangıçta iyi ilişkiler kurulmuştu. Türkiye savaş boyunca hem Almanya’dan ve İngiltere’den uçak satın alan nadir ülkelerde birisiydi.

Türkiye uzun zaman boyunca Alman personeli tam anlamıyla enterne etmemişti. Genellikle Alman personel evlerde gözetim altında tutulmuştu.

Müttefik devletler bu durumdan rahatsızdı. Türkiye’de enterne edilen askeri personel haricinde çok sayıda Alman bulunuyordu. Bunları bazısı teknik personel idi. Bazısı öğrenciydi. Sayılarının 3 bini bulduğu tahmin ediliyordu.

Almanya’da da durum farklı değildi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında kimisi öğrenci kimisi eski asker çok sayıda Türk yaşıyordu.

Türkiye İngiltere’nin baskısıyla 2 Ağustos 1944 tarihinde Almanya ile ilişkileri kesti. Türkiye’de bulunan Almanlara ülkeyi terk etmeleri için 10 gün süre tanındı. Türkiye, Alman vatandaşlarını tarafsız olan İsveç’e gönderecekti. Benzer şekilde Almanya’da Türk vatandaşlarını İsveç’e gönderecekti.

Plan harika görünüyor olsa da sivil Alman vatandaşların arasında ülkesine dönmek istemeyenler vardı. Bu vatandaşlar Türkiye’de enterne edilmek istediklerini bildirmişlerdi. Türkiye’de kalmak isteyen 650 sivil Alman için enterne kampları kurulmuştu.

Türkiye’de kalmak isteyenler arasında sadece sivil Almanlar yoktu elbette Gerhard Jüngel gibi bazı Alman askerleri Almanya’ya geri gönderilmek yerine Türkiye’de kalmayı tercih etmişti. Bu kamplar 1946 yılına kadar aktif tutulmuştu.

Gerhard Jüngel’in Erbaa’da ne kadar kaldığını bilmiyoruz ama diğer tüm Alman vatandaşları Ağustos 1944 tarihinde enterne kamplarına gönderilmiş olabilirdi. Bu durumda Gerhard Jüngel’in Erbaa’daki misafirliği bir yıldan fazla sürmüş olabilirdi.

Kaçışın detayları

Gerhard’ın kaçışı hakkında cevap bekleyen çok fazla soru var. Erbaa semalarında yakıtı bitmiş ve düz bir ovaya iniş planlaması yüksek ihtimal.

Muhtemel uçak ya gövde üzerine ya da iniş takımları üzerine indi ama inişte kırıldı. Belki Merzifon’daki hava alayından gelen askeri uzmanlar belki de mülki amirler uçağı inceleyip onun hakkında tutanak tuttular.

Resmi raporlara göre faydalı parçalarının alındığı dile getirilse de bu parçalar hakkında net bir bilgimiz yok. Savaş sonrasında enterne edilen uçakların enkazlarının MKE’ye hurda olarak satıldığını biliyoruz.

En başta sorduğumuz soruya geri dönelim. “Siyah Bir” ne oldu. Uçağın tam olarak indiği yeri hala daha bilemiyoruz belki bu yazı vesilesiyle bir bilgiye belki de fotoğrafa erişiriz…

Bildiğimiz bir şey var: Erbaa ovasının ortasında meşe yaprakları ve şövalye haçı olan bir Alman as pilotunun uçağının indiği ve bu hikayenin tarihinin tozlu sayfalarına gömüldüğü.

KAYNAKLAR VE NOTLAR

1)Feldwebel: Günümüzde de Alman ordusunun kullandığı rütbenin dilimizde tam bir karşılığı yok. Astsubay kıdemli çavuş ile Astsubay kıdemli üst çavuş arasındaki boşluğu dolduruyordu. Ben günümüzdeki NATO kodlamasına sadık kalarak Türk silahlı kuvvetlerindeki dengi olan Astsubay üstçavuş rütbesini kullandım.

2) Johannes Wiese hakkında Berns Barbas’ın sitesi

https://www.bernd-barbas.de/major-johannes-wiese-jg-77.html

Savaş sonuna kadar Luftwaffe’de görev yapan Wiese, 1956’da tekrar orduya katıldı. Askeri Tarih Bölümü’nde görev aldı. 1970’de Yarbay rütbesi ile emekli oldu. 1991’da hayata gözlerini kapadı.

3) Bernd Barbas Hakkında. Ümit ederim bir gün kitapları Türkçeye çevrilir.

https://www.bernd-barbas.de/vita.html

4) Siyah Bir’in seri numarası

https://me109.info/web.php?lang=en&auth=e&name=ergebnis_suche&sucheart=werknr

Bu yazıyı yazarken bilgilerini benimle paylaşmaktan çekinmeyen Bernd Barbas, Matti Salonen ve Murat Dokumacıoğlu’na teşekkür ediyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu