‘Masters of air’ dizisinin çekimleri başladı
Savaş filmi sevenler için Tom Hanks ve Steven Spielberg’in ortak projesi Er Ryan’ı Kurtarmak ve sonrasında HBO dizisi olarak ekranlara gelen Band of Brothers-Kardeşler Takımı’nın ayrı bir yeri vardır. Şimdi Tom Hanks ve Steven Spielberg havacılığa el attı. Apple TV+ için ‘Masters of Air’ İkinci Dünya Savaşı havacıları hikayesini ekrana taşıyor. Selim Atalay, kaleme aldı…
Uzun bekleyişte artık son dönemece geldik. Tom Hanks ve Steven Spielberg ikilisinin projeyi resmi olarak ilan edilmesinin üzerinden neredeyse 8 yıldan fazla zaman geçti. Bir noktadan sonra artık sayı sayma işini bırakıyorsunuz en azından benim için öyle oldu.
Başlamadan önce küçük bir spoiler alarmı vererek başlayayım. Benim kanaatimce başlamamış dizinin spoileri filan olmaz ama kitabı okuyan, başrol oyuncularının gerçekte canlandıracağı karakterleri bilen birisi ne ile karşılaşacağın az çok tahmin edebilecektir. İzlediğim şey hakkında hiç bilgi sahibi olmamalıyım diyen birisiyseniz bu yazı oldukça spoiler içerecektir.
ER RYAN’I KURTARMAK İLE BAŞLAYAN SERİ
Hanks ve Spielberg ikilisi ikinci dünya savaşının ellinci yılı münasebetiyle çektikleri “Er Ryan’ı Kurtarmak” filmi ile uzun zamandır Hollywood’un ilgisini çekmeyen İkinci Dünya Savaşı filmlerine yeniden selam çakmışlardı.
Bu vesile ile yıllarca hor görülmüş ve ucube muamelesi yapılmış ikinci dünya savaşı gazileri ilk defa kıymet görmüşlerdi. Her ne kadar dışarıdan bakıldığında topluma adapte olmuş gibi görünseler de toplum başlangıçta onları kabul etmemişti.
Dışarıdan tuhaf görünen bazı davranışları vardı. Kimileri her akşam yastığının altına dolu bir silah koyuyordu , kimileri ise bırakın silahı bıçaklara bile dokunmak istemiyordu. Bu tarz aşırı özellikler zaman içinde yok olsa da yok olmayan ortak bir özellikleri vardı . Bu ortak özellikleri ise sessiz ve içine kapanık olmaları hele savaştan hiç bahsetmemeleri idi. Torunları özellikle bu durumu anlamlandıramıyordu.
İNCE DETAYLAR
“Er Ryan’ı Kurtarmak” büyük bir bütçeli bir savaş filmi olmanın yanı sıra her detayı titizlikle önem verilmiş bir yapımdı. Çekimlerinde askeri tarihçiler ile emekli askerler birlikte çalışmış film olabildiğince gerçekçi yapılmıştı.
Büyük bütçeli yapımlara sinema jargonunda blockbuster deniyor. Bu filmler gişeleri adeta alt üst ediyor. İşte “ Er Ryan’ı Kurtarmak” filmi böyle bir filmdi. Genç ve orta yaşlı insanlar bu filme akın etmişti. Belgesel kanalları, gazeteciler gazilerle konuşabilmek için yarışa girişmişti.
Dünya milenyuma girerken ABD yeniden İkinci Dünya Savaşı’nı keşfetmişti. Torunlar ilk defa dedelerinin çektiklerini anlayabilmişlerdi. Bu belgesellerle beslenen halkımız maalesef dünyanın ikinci dünya savaşı gazilerinin el bebek tutulduğu yada pamuklara sarıldığı gibi bir yanılsamaya sahip olmuştu.
KARDEŞLER TAKIMI’NDAN DİZİYE
Bu durum filmin uyarlandığı “Band of Brothers-Kardeşler Takımı” kitabını bir mini diziye uyarlama fikrini ortaya çıkardı. İkili filmde uyguladıkları taktiklerin aynısını dizide de uygulamışlardı. Diziye neredeyse bir “blockbuster” parası harcanmıştı.
Filmin danışmanlığını yapan Stephen Ambrose bu dizide de danışmanlık yapmıştı. Bu vesile ile HBO tarihin en pahalı askeri dizisini çekmişti. Kardeşler Takımı yapımı da film gibi bir fenomen haline geldi. Gerek sinemaseverler gerekse yerel tarih cemiyetleri ve askeri koleksiyonculardan tam puan aldı.
Çok geçmeden yapımların devamının gelmesi gerektiği yönünde bir kanı oluştu. Hanks ve Spielberg farklı bir hikaye anlatmak istediklerine karar verdiler. Bu nedenle “The Pacific” dizisi ancak dokuz yıl sonra çekilebildi. Dizi kardeşler takımının bıraktığı etkiyi bırakamasa da başarılı yapımlar listesinde yer aldı.
“The Pacific” ikinci dünya savaşının deniz cephesini deniz piyadelerinin gözünden anlatmıştı. Pek çok kişi için serinin üçüncüsü gelmeliydi. Bu çağrıya kayıtsız kalınmadı. HBO, Tom Hanks ve Stephen Spielberg ile yeniden kolları sıvayacak ve serinin üçüncü filmi gök yüzünde geçecekti.
”The Pacific” 2010 yılında gösterime girmişti. Masters of Airs hakkında 2014 yılında ortaya çıkan ne idüğü belirsiz bir fragman dışında hiç bilgi gelmedi. Kimilerine göre 2014 fragmanı tamamen bir pazarlama stratejisi idi. Fragman sosyal medya tabiriyle viral oldu. Herkes yeni diziyi merak etti. Kimileri dizi için 500 milyon bütçe ayrıldığını yazdı. Hadi 500 olmasın da mutlaka 200 milyon dolar bütçesi olacak diyen de çıktı. HBO fragmanın kendi yapımlarıyla ilgisi olmadığını hele 500 milyon dolar gibi uçuk bir bütçelerinin olmadığını açıklamakla yetindi.
KİTAPTAN UYARLANIYOR
Üçlemenin son kısmı olacak film Donald L. Miller’ın Masters of the Airs isimli kitaptan uyarlanacak. Kitabın senaryolaştırılması John Orlof tarafından yapıldı ve yaklaşık 6 yıllık bir sürede ancak bitirilebildi. Senaryo yazım sürecinde gerçekleşen pek çok aksilik bir yana HBO’nun artık bu proje ile ilgilenmediği ortaya çıktı.
Tom Hanks ve Steven Spielberg’in sahibi olduğu Amblin yapım şirketi kendilerine hemen yeni bir ortak buldu. Bu ortak çevrimiçi yayın işine balıklama atlayan Apple TV+ idi.
2020 bizim için pandemiyle özdeşleşmiş olsa bile “Masters of the Airs” dizisi için güzel haberlerin geldiği bir yıl oldu. Dizinin ilk üç bölümünü yönetmesi için Carry Joji Fukunaga ile anlaşıldı. HBO’nun ödüllü dizisi “True Detective” ile tanınan Fukunaga İngiltere’de son Bond filmini çekmekle uğraşıyordu.
Sinemaya ilginiz varsa bir sonraki aşamanın yapım öncesi denilen (pre-production) aşama olduğunu bilirsiniz. Bu aşamada genellikle bir filmin çekimlerinden önceki tüm aşamaları kapsar. Çekimlerin yapılacağı mekanları , kostümleri ayarlamaktan tutun oyuncuların kalacağı otellerin ayarlanmasına kadar bizim farkında olmadığımız pek çok detayı kapsar. Bu sırada yapılan en önemli iş oyuncu seçimidir. (casting)
GENÇ VE YENETEKLİ OYUNCULAR SEÇİLDİ
Tom Hanks ve Steven Spielberg’in “Er Ryan’ı Kurtarmak” filminden bu yana kendilerine şiar edindikleri bir yaklaşım var. Tecrübeli ve ünlü oyuncularla çalışmak yerine genç ve yetenekli oyuncularla çalışmayı tercih ediyorlar. Elbette bu senaryoya daha uygun bir tercih oluyor çünkü yirmi yaşındaki gençleri kırk yaşındaki oyuncuların oynaması gerçekçi olmayan bir durumdur. Amatör oyuncular gerçekçiliği bir nebze daha arttırıyor.
Biraz da dizinin oyuncu tercihlerinden ve onların tarihte kimleri canlandırdığından bahsedelim. Nette basit bir gezintiyle bulabileceğiniz bilgiler olmakla birlikte ben spoiler istemiyorum diyenler bu kısmı okumadan geçebilirler.
Binbaşı Gale Cleven rolünü Austin Butler oynayacak. Gale Cleven daha genç bir üniversite öğrencisiyken 1940 yılında uçuş eğitimine başvurmuştu. Binbaşı John C Egan ile ( Callum Turner) ile uçuş eğitiminden beri başlayan dostlukları 100. Bombardıman grubunda da devam edecek adeta bir kader birliğine dönüşecektir.
Öyle ki ikisinin de lakabı “Bucky” idi. Gale Cleven facia ile sonuçlanan Schweinfurt-Ragensburg görevine komutan olarak katılmış ve DSC (üstün hizmet madalyası) almıştı. Görevde alt grupta havacı argosunda ölüm köşesinde uçmuşlardı. Her ne kadar cehennemi yaşayıp sağ çıkmış olsalar da neredeyse iki ay sonra uçağı Bremen üzerinde düşürülmüş ve esir edilmişti. John Egan ise ondan iki gün sonra Müster üzerinde düşürülmüş ve esir edilmişti. Meşhur Stalag Luft III esir kampında tekrar buluşmuşlardı.
ESİR KAMPLARINDA GEÇEN SÜRE
Hikayelerinden anlaşıldığı üzere iki ana başrol oyuncusunun hayatı ilerleyen bölümlerde esir kamplarında geçecek zaten kitapta da esaret hayatları detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Dizinin üçüncü belki en önemli başrol oyuncusu ise Binbaşı Rosi Rosenthal’i oynayacak olan Nate Mann. Kendisi aynı zamanda en son duyurulan baş rol oyuncusu oldu.
Rosie Rosenthall Gale Cleven ve John C. Egan’dan biraz daha sonra Japonya ABD’ye saldırınca hava kolordusuna gönüllü olarak katılmıştı. Başlangıçta Pasifik cephesinde uçmuştu ama Schweinfurt-Ragensburg görevinde 8. Hava kuvvetleri ağır zayiat verince boşlukları doldurmak üzere Avrupa’ya 100. Bombardıman grubuna gönderilmişti.
Kardeşler takımını izleyenler hatırlar. Winters’a şimdi ne yapmak istiyorsun dendiği zaman bilmem daha savaş bitmedi, Pasifikte savaş devam ediyor. Belki oraya giderim demişti. Devam dizisi olarak Pasifik gelmişti.
Pasifikten sonra gelen Master of the Airs dizisinde böyle bir bağlantının olması güzel bir detay. Bu detayın tarihi gerçeklik olması ise hoş bir tesadüf. Binbaşı Rosenthall’i özel kılan ise savaşın sonuna kadar görevde kalmış olmasıdır. Çok az kişiye nasip olan yirmi beşinci görevini bitirince o ABD’ye eğitmen olarak dönmeyi reddetmiş ve uçmayı tercih etmişti. . Dolayısıyla Gleven ve Egan’ın hikayesi bambaşka bir boyuta bürünürken onların bıraktığı yeri Robert “Rosie” Rosenthal’in hikayesi dolduracak.
Dizinin senaristi John Orloff , Donald L. Miller’ın Masters of the Air kitabını hikayeleştirmiş olsa da başka pek çok kaynaktan faydalandığını biliyoruz. Bunlardan biri ise “A Wing and a Prayer (*)” kitabı olduğunu görüyoruz. Kitap 100. Bombardıman grubunda baş seyrüsefer subayı olarak uçmuş Binbaşı Harry Crosby’e ait. Savaş sırasındaki tecrübelerini kitaplaştıran Harry Crosby’i Anthony Boyle tarafından canlandırılacak.
DİZİNİN SÜRPRİZİ
Dizinin sürpriz rollerinden birisi ise çavuş Kennet Lemons. Hollywood dedikodularını dillendirenlerin bir iddianın da gerçek olduğunu görüyoruz . Bu iddiaya göre başrollerden birisinin bakım ekiplerinde görev yapan bir astsubay olacağıydı. Bu iddia da doğrulanmış oluyor.
Kennet Lemons 100. Bombardıman grubunun en sevilen yer ekip şefiydi. Pek çok ünlü uçağın da bakım sorumlusuydu. 100. bombardıman grubu tarihçilerinden Cindy Roodman ve Jan Ridding 1999 yılında yazdıkları “Forgotten Man-Unutulmuş Adam” kitabı ile Kennet Lemons anlatılmıştı.
Gerçek bir kahraman olarak bahsedilen Lemons için söylenilen şey çoğu zaman kendinden vazgeçen, hiç karşılık beklemeden hep veren birisi olduğudur. Lemons Kore savaşında da görev yapmış F-86 uçaklarına bakım yapmıştı. Son aldığı rütbe ise başçavuştu. Lemons rolünü canlandıracak isim ise Rafferty Law. Bir yerlerden tanıdık geliyorsa Jude Law’ın oğlu olduğunu söyleyelim.
Dizi ilk söz edildiği tarihten bu yana hep 10 bölüm olarak lanse edildi. Bazı kaynaklar ise dizinin dokuz bölüm olduğunu iddia ediyor. Ortada önemli bir kafa karışıklığı var. Bunun için yapılan dedikodu kabilinden bir iddia var.
İlk bölümün tıpkı bir film iki bölüm birleşimi şeklinde olacağı şeklinde. Böylece yaklaşık 1. 5-2 saatlik tek bir bölüm halinde iki bölüm olacağı iddia ediliyor. Kitap Gale Cleven ve John Egan’ın düşürüldüğü yerden başlıyor ve geçmişe doğru gidiyor ve sonra sanki flashback yapar gibi ilerliyor. Schweinfurt-Ragensburg görevini parçalamadan tek bir bölüm halinde anlatacaklarını iddia ediliyor.
Hava sahnelerini çekmek gerçekten zor. Özellikle üç boyutun olduğu ve kilometrelerce uzandığı bir savaş alanını anlatmak yetenek isteyen bir iş. Birbiri ile savaşan yüzlerce hatta binlerce uçağı düşünün. Bunu becerebilmek ve kişiyi o ortamın içine hapsedebilmek o kadar kolay değil. Muhtemelen Carry Fukunaga’nın çekeceği bölümler dizinin en önemli bölümleri olacak.
Dizinin konusu hakkında da biraz bilgi verelim. Dizi 8. Hava kuvvetlerinin 100. Bombardıman grubunu anlatıyor. Thorpe Abbots’da konuşlandırılan grup Amerikan hava gücünün en çok zayiat veren birliği idi. Lakabı kısa sürede “Kanlı” olmuştu. Hiç bir havacı bu grupta uçmak istemezdi. İnançlı olmayan havacıların dahi batıl inançları vardı. 100 lanetli hava grubuydu. Her görevde ağır zayiatlar verirdi.
Pek iyi 100 gerçekten lanetli miydi. Belki biraz. Askeri tarihçiler 100’ü askeri disiplinsizleri ile hatırlarlar. Bu disiplinsizlikler daha grup ilk kurulduğunda başlamıştı. İngiltere’ye uçaklar taşınırken bazı pilotlar rotayı değiştirmiş ve babasının evinin üzerinden alçak geçiş yaparak selamlamışlardı. Kimi pilotlar ise sevgilileri ile buluşmaya B-17 ile gitmişlerdi. Kısa zaman sonra pek çoğunun uyumsuz oldukları ortay çıkmıştı. Pek çok pilot adayı gibi yirmi yaşlarının başlarındaydılar. Başına buyruk bu gençler avcı pilotu olmak isterken kendilerini bir anda on kişinin sorumluluğunu almak zorunda bulmuşlardı.
1942 yılının sonları ve 1943 yılının başları kutu formasyonlarının mükemmelleştirilmesi ile geçmişti. Maalesef 100 hiçbir zaman iyi formasyon uçucusu olamamıştı bazen uçaklar gökyüzünde buluşurken bazen hedefe intikal ederken koca boşluklar oluştururlardı. Curtis Le May’in mükemmelleştiği kutu formasyonun 13 adet 12. 7 mm uçaksavar topundan daha iyi bir savunma yöntemi olduğu ortaya çıkmıştı. Schweinfurt-Ragensburg görevinde en çok zayiatı veren gruplardan biriydi. Formasyonu sıkı olan adeta kanatları birbirine değercesine uçan gruplar nispeten daha az uçak kaybetmişti ya da en azından personeli uçaklarını indirebilmişti. 100. bombardıman grubu ise bu tarihten sonra asla bir daha düzen tutturamadı. Deneyimsiz ve pek çok zaman üstlerinin arzu etmediği ne kadar personel varsa 100. Bombardıman grubuna gönderiliyordu. Onlar formasyon uçucusu olmayı öğrenene kadar ya öldürülüyor yahut esir ediliyorlardı. Alman avcıları bir B-17’nin formasyonda gevşek uçuşundan onun acemi olduğunu çözebiliyordu. Bu saatten sonra tüm avcılar o uçağa yükleniyordu.
100. bombardıman grubu sıklıkla alt grupta uçmak zorunda kalıyordu. Kutu savunmasının en altında yer alan bu uçaklar Alman uçaksavarları için adeta hedef talimi oluyorlardı. Uçaksavarlar bu uçakları adeta delik deşik ediyorlardı. Bunun sonunda şarapnel yaralanmaları kaçınılmaz oluyordu. Bu nedenle hastaneye yatan personel geri geldiğinde uçağını bulamıyordu. Toplama bir mürettebatla hiç uçmadıkları bir uçakla uçmak zorunda kalıyorlardı. Genel olarak üst formasyon avcıların en çok hücum ettiği formasyon idi. Bu nedenle en tecrübeli pilotlar veya bombardıman grupları üst formasyonda uçardı.
100. bombardıman grubunu mimleyen bir olay daha vardı. Bir Alman avcısı tarafından sıkıştırılan B-17 bombardıman uçağı pilotu hikayenin bir versiyonunda yanlışlıkla bir versiyonunda kasten iniş takımlarını açmıştı. Bu evrensel olarak teslim oluyorum , artık ateş etmeyin demekti. Avcı pilotu bunu görmüştü. Ağır durumdaki uçağı hem diğer avcılardan hem de uçaksavarlardan korumak için koluna girmişti. Onu en yakın meydana sağ salim indirmek istiyordu. Yol boyu ona rehberlik edecekti. Bu durumu bir avantaj olarak gören B-17 bombardıman uçağının personeli boş durmamış ve Alman avcısını düşürmüşlerdi. Bu olay bütün Alman pilotları tarafından duyulmuştu.
Alman pilotu şövalyelik yapmıştı ama karşılığında gördüğü şey “kalleşçe” düşürülmek olmuştu. Bundan sonra tüm Alman pilotları sanki kendi aralarında bir yemin etmişlerdi . 100. bombardıman grubuna asla esir olma şansı verilmeyecekti. Kuyruğunda “K” harfi (100. bombardıman grubu işareti) olan B-17 uçaklarına hiç acımadan sadece düşürmek için uğraşıyorlardı. Kanlı 100’ün Alman avcıları arasında artık kan davsı vardı.
100. bombardıman grubunun laneti buydu işte. Disiplinsizlikle , tecrübesizliğin getirdiği ağır kayıplar kendini tekrar eden bir kısır döngüye dönmüştü.
Dizinin yönetmeni Carry Fukunaga geçtiğimiz hafta bir foto paylaştı . Dizinin ilk haftasının çekilmiş olduğunu belirten bir tweet attı. Dizi için İngiltere’nin Buckinghamshire kentinde adeta yeninden bir ABD hava üssü kuruldu. Covid pandemisinin sektesine uğramazsa artık her şey yoluna girmiş durumda. Takribi 3 ay içerisinde film-mini dizi çekimleri tamamlanabilmektedir. Bu noktada önemli bir detayı da belirtmek lazımdır.
Çekimlerden sonra ise yapım sonrası aşaması gelmekte. Bu aşamada montaj yapılacak , efektler diziye eklenecek. Bu aşama üç aydan kısa sürmeyen bir aşama. Bazı durumlarda altı ayı hatta bir seneyi dahi bulabiliyor.
(*) A Wing and a prayer tabiri Türkçemize birkaç kelime ile çevirebileceğimiz bir deyim değil. Açtım ellerimi sığındım Yaradan’a tabirini açtım kanatlarımı sığındım Yaradan’a şeklinde çevirebilsek de genellikle havacı argosunda uçağın isabet aldığı nerdeyse düştü düşeceği zamanda en inançsız olan insanların bile dua etmeye başladığı durumu anlatan bir tabirdir. Genelde yapacak hiçbir şeyin olmadığı manasında , çaresizliği ifade etmek için kullanılır.