Sportif Havacılık

THK: İddiası olan ‘Cumhuriyet Kurumu’

Bugün, Türk Hava Kurumu’nun 100’üncü yılını kutluyoruz. Cumhuriyetimiz henüz 2 yaşına basmadan kurulan THK, Türkiye’de havacılık alt yapısının oluşturulması ve havacı bir gençlik oluşturulması için çok önemli bir projeydi.

THK’nın 2002-2004 yılları arasında genel başkanlığını yapan Emekli Korgeneral Rasim Arslan, yaşanılan sorunları, ortaya konulan çözümleri yazdı…

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında hayata geçen bir kurumdur. Kuruluşu için Şubat 1925’te ilk adımı atılmıştır. Dünyada ilk motorlu uçağın uçuşundan 22 yıl sonra, Osmanlının bu alanda ilk atılımından 14 yıl sonra Türk Hava Kurumu yaşama gözlerini açmıştır.

Yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyetinin iliklerine kadar işlemiş bir savunma alanındaki eksikliği, havacılık zaafiyetini kapatma iddiasıyla kurulmuştur.

Genç Cumhuriyetin Hava Gücünü oluşturmayı hedeflemişti. Hava Gücü terimini özellikle kullandım. Çünkü sadece askeri havacılık alanını değil, sivil alandaki havacılığı da kapsamına alıyordu.

Daha da önemlisi Havacılık ve Uzay alanının bilgi birikimini, yani Üniversitelerini, hava araçlarının üretimini, yani sanayi-teknoloji tesislerini de yönlendirme, yönetme ve destekleme alanlarını da kapsamaktaydı. Mustafa Kemal gibi ufuk ötesini gören, betimleyen bir dehanın tutuşturduğu ateşten alıyordu ilk enerjisini. Böylesi bir Kurum’a Genel Başkan seçilmek beni de heyecanlandırdı.

Genel Başkan seçildim. Kurumun içinde bulunduğu durumu ifade etmeliyim. Kurumun içinde bulunduğu genel bir tanımla, hiç de iç açıcı değildi. Öncelikle durum tespiti yapmak ve buna göre bir gelecek rotası çizmem gerekiyordu. Genel Başkan seçilmemden sonra bir değerlendirme yapmalıydım. İlk önce benden önce Genel Başkanlık yapmış büyüklerimle görüşmek, Kurumun bilgi dağarcığından yararlanmak, izlenimleri, beklentileri ele almakla başladım çalışmalarıma.

Vardığım sonuç, Kurumun içinde bulunduğu resim çok özetle şöyleydi:

Kurum ekonomik bir iflas yaşamış, bunun üzerine Hükümet kurum yöneticilerini görevden almış, bir kayyum ataması yapmıştır.

Kurum tüzüğü yenilenmek üzere Hükümet tarafından iptal edilmiştir. Yıl 1999. Bu durum, 1980’li yıllardan itibaren başlayan 1999’da noktalanan ve içine düştüğü ilk açmazdı.

Kayyumla birlikte yönetim Kurumu içine düşürüldüğü açmazdan kurtarmak, sağlıklı bir duruma sokmak için çaba sarfetmişlerdir.

Devralınan sorunlar

Tümgeneral İbrahim Büyükyumukoğlu ve Korgeneral Erdoğan Karakuş, kurumu açmazın içinden çekip, çıkarmak için çabalar içinde olmuşlardır. Kayyum ve sonrası dönem, diğer bir ifadeyle benim Genel Başkanlığa seçilmem öncesi Genel Başkanlık yapmışlardı.

Bu iki Genel Başkanımızla görüşmemden ve kurum içi değerlendirmelerden sonra belirlediğim sorun sahalarını da beş başlık altında topladım.

Bunlardan birincisi, yürürlükten kaldırılan Tüzüğün yerine yenisini hazırlamak.

İkincisi içine düşülen mali sıkıntıdan kurtulmak için Kurumun sahip olduğu Urankent arazisine yapılan konutların satışından kaynaklanan hukuki ve mali sıkıntılarını çözmek.

Üçüncüsü İngilterede kurulu paravan bir uçak fabrikasına ortaklıktan kaynaklanan her yıl ödenmekte olan kira ve benzeri giderlerinden kurtulmak.

Dördüncüsü Kurumun yasal gelirlerinden olan kurban derisi, fitre ve zekat gelirlerine belli oranlarda ortak haline getirilen Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İl valileri ile ilçe kaymakamlarının sosyal yardım fonuna yapılması gereken fakat yapılamayan ödemelerden oluşan borçları ödemek.

Sonuncusu İstanbul Laleli’de Tayyare Apartmanları olarak isimlendirilen ve beş yıldız otel yapımı için Kurumdan kaynak da aktarılan bir şirketin zaman içinde yasal boşlukları kullanarak Kuruma yapması gereken ödemeleri yapmamasından dolayı ortaya çıkan sorunlardır.

Diğer taraftan bu sorunların yanısıra, Kurumun mevcut yapısı, özellikle Karargah Teşkilatı ve buna hayat veren personel kadroları bu sorunların üstesinden gelecek düzeyde değildi. Atılım yapmak için ise hiç uygun olmadığı kanatini de edindim.

Açıkçası Kurumun yeniden ifadesini bulan bir VİZYON’a sahip olması, bu vizyonu hayata geçirecek karargahın ve bağlılarının yeni ÖRGÜT yapısına kavuşturulması, kadrolarının da NİTELİKLİ PERSONEL ile donatılması gerekmekteydi. Büyük işlerdi bu ilave yapılması gerekenler.

Sözü edilen beş adet sorun sahasının çözüme kavuşturulması ile Kurumun sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için, yani Vizyonu, Örgütlenmesi ve  Nitelikli Personel ile donatılması zaman alacak çalışmalardı. Aklımın arka planında bütün bunları çalışırken, bu arada ivedilik gerektiren işleri de yapmayı sürdürmek durumundaydım. Bu ortamda hem Kurumu tanıyor, hem de Yönetim Kurulunu bilgilendiriyordum.

Mevcut İşleyişteki Sorunlar ve Çözümleri:

Bu arada Kurumu tanıma aşamasında, işleyişteki eksik tarafları da gecikmeden çözüme kavuşturacak işlemleri başlatıyordum.  İvedilikle yapılması gerekenleri fazla ayrıntıya girmeden açıklamakta yarar görüyorum.

Öncelikle Kurumun mali yapısı üzerine odaklandım. Karşılaştığım durum inanılır gibi değildi.

Kurumun hesapları yasal dayanağı olmayan bir teknikle kayıt altına alınıyor işleme alınıyordu. Hesap verebilirlik açısından sıkıntılıydı.

Bu konuda daha önceki birliğimde görev yapmış sıra dışı bir arkadaşıma, görevinden emekliliğini almasını, bu mali yapının başına asıl sorumlu olarak görevlendirmeyi teklif ettim.

Fazla gürültü etmeden yasanın öngördüğü “Tek Düzen Hesap” yöntemine geçişi sağladık. Bu yaptığımız işin ne kadar isabetli olduğunu, Hükümetin kurumu denetlemek için gönderdiği müfettişlerin verdiği rapordan ben görevden ayrıldıktan sonra öğrenmiştim.

Diğer taraftan personele yapılan ödemeler garip idi. Aynı konumda ve aynı niteliklerde olan farklı personelin farklı ücretler aldığını, daha da kötüsü, ücretleri hesaplayan memurlar arasında aynı olması gereken ücreti farklı farklı hesaplandığına tanık oluyorduk. İnanılmaz bir şeydi.

Bu durum bizi arayışa itti. Yeni bir ücretlendirme yöntemi geliştirdik. Basit bir açıklamayla ve kısaca dört aşamalı olan bu yöntem şöyleydi:

Herkes asgari ücreti mutlaka alacaktı. Bu birinci aşamaydı.  İkinci aşamada ehliyetine ve kurumdaki başlangıç yılı ile ilerleyen yıllar ve son yılında alacağı ücreti gösteren çizelge oluşturulmuş, bu çizelgedeki ücret, asgari ücretin üzerine ilave edilecekti.

Üçüncü aşama, personelin makamı, kadroda gösterilen; Genel Başkan, Genel Müdür, Genel Sekreter, Müdür, Şef vb. isimler karşılığı olarak ücretlendiriliyor ve diğer iki aşamadaki ödemelerin üzerine  ilave ediliyordu.

Son aşama, personelin kanıtlanmış yüksek başarısı karşılığıdır. Yani ödüllendirilmedir. Böylece personele ödenecek ücretler bir düzene oturtulmuştu.

Ödemeler bu şekilde öngörüldü, ancak kurumun teşkilatı buna uymuyordu. Ücret uygulaması ancak yeni bir teşkilat yapıldıktan sonra uygulanabilecekti. Bu durumda bir teşkilatlanma çalışması yapılması gerekiyordu. Özetle, 1925 yılında yapılan teşkilat, ilerleyen zaman içinde eklemeler yapılarak büyümüş, teşkilatta aynı işleri yapan farklı birimler oluşmuştu.

Değişikliğe tabi tutulan bu teşkilat bir karışımdı. Ücretlendirmede adaletsizlikleri barındırmaktaydı. Zaman alıcı olmasına rağmen ayrıntılı bir çalışma yapılmak durumundaydı.  Altı ayı bulan yeniden teşkilatlandırma çalışması yapıldı. Bu çalışmayı Komutanlığını yaptığım birliğimde olan bir Kurmay Albayın başkanlığında yaptırdım. Bu arkadaşımız Hava Kuvvetleri teşkilatlanmasında çalışmış, deneyim kazanmış niteliklere sahipti. Kabaca ifade etmek istersek, bir askeri karargah mantığını esas almıştık. Kurumun teşkilatı Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasına benzetilmişti.  Bilimsel bir mantığa oturan yeni teşkilat ise çok daha tasarruf eden adil yapılanmayı yansıtıyordu.

Kurumun ele alınması gereken taraflarından biri de sahip olduğu taşınmaz mal varlığı idi. Belki garip gelecek ama, kurumun taşınmazlarının bir dökümüne erişmek zaman alıyordu, bazı alanlarda olanaksız haldeydi.

Kurum gelirlerinin önemli bir ağırlığını oluşturulan bu taşınmazlardan alınan kira gelirleri bile iyi yönetilmiyordu. Örneklemek gerekirse, kuruluş yıllarında veya sonrasında kiraya verilmiş, aradan uzun yıllar geçmiş, paranın satın alma gücü epey değişmiş, kiralar gülünç rakamlar haline gelmiş, fakat orada unutulmuş bir ödeme sistemine sahipti.

Bu konuda ciddi bir çalışma yürütmek gerekiyordu. Çorlu Hava Medan Komutanlığını yapmakta olan bir arkadaşımızın bu konuda en isabetli bir kişi olacağı belirtilmişti. Bu arkadaşımız sadece bu alanda ciddi çalışma yapacaktı, çalışmanın uzun soluklu olacağının bilincindeydik. Başarılı çalışma ben Genel Başkanlığı devredeceğim zamana yakın sürede tamamlandı. Komik fiyatlarda olan kiralar güncel güncelleştirildi.

Devralınan Sorunların Çözümü:

Baş tarafta da sözünü ettiğimiz sorunların içinde Tüzük hazırlanması önemliydi. Kurumun yasal dayanağıydı Tüzük.

Yasal zorunluluk olduğundan Tüzük hazırlanması bir bakıma öncelikliydi. Tüzüğün de hazırlanması için öncelikle Vizyon hazırlanmalıydı ki, tüzüğü şekillendirmek mümkün olsun. O yüzden yeni bir vizyon hazırlığı çalışmalarına beklemeden başlamak gerekliydi. Öyle de yapıldı.

Öncelik Kurumun vizyonundaydı. Vizyon hazırlanıp bir kitapçık haline dönüştürüldükten sonra, eleştirileri almak ve Vizyonu geliştirmek için özel dağıtıma tabi tutuldu. Öneriler ve düzenlemelerden, Yönetim kurulumuzun onayından sonra, son şeklini alan Vizyonun ilk resmi ve ayrıntılı sunumu, 12 Aralık 2004 tarihinde 38 nci Büyük Genel Kurul toplantısında tarafımdan yapılmıştır.

Büyük Genel Kurul, bir önceki dönem tüzüğünün gereği olarak, Ülke genelinden gelen delegelerimiz yanısıra Kurumun Onursal Başkanı Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer, Hükümet üyeleri, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları yanıra doğal üyelerimizin büyük çoğunluğu da bulunmaktaydı.

Vizyona göre Kurumun; Havacılık, Uzay ve Havacılık Bilim ve Kültür alanları ile Kurum Gelir Kaynaklarını Çesitlendirme ve Geliştirme alanları netleştiriliyordu. Bunlar hazırlanacak tüzüğe zemin oluşturacaktı.

Yazılı olarak hazırlanmış Vizyoner yaklaşım bir bakıma bir ilk idi. Şimdi bu alanlara özetle göz atmayı yararlı görüyorum.

Vizyonun  birinci bölümü Havacılık alanını düzenliyordu. Havacılık alanındaki ayrıntılar dört başlık altına toplanmıştı:

Birincisi, İlköğretim Okullarında Havacılık İzci Kollarını oluşturmak ve desteklemek. Model Uçak okulu bu desteğin odak noktasıydı.

İkincisi, Lise ve Üniversitelerde Havacılık Kollarını oluşturmak ve desteklemek. Havacılık kollarına üye olan gençleri;  paraşüt, yelken kanat, model ve maket uçak, planör ve diğer branşlardaki okullarımızda ve Kurumun tesislerinde eğitmek ve yetiştirmek.

Üçüncüsü Havacılık Kolu üyesi gençlerin iş yaşamına katılmalarından sonra isteyenleri Havacılık Kulüpleri şeklinde yapılandırmak, desteklemekti.

Havacılık Kulüpleri kurumun ayrıcalıklı olan yapısından yararlandırılıyordu. Dördüncüsü, Havacılık İzci Kolları, Havacılık Kolları ve Havacılık Kulüplerini yılda bir Havacılık Oyunları organizasyonuyla bir araya getirmekti. Diğer bir ifadeyle, Havacılık İzci Kolları, Havacılık Kolları ve Havacılık Kulüplerini Havacılık Oyunlarında yarıştırmaktı.

Vizyonun  ikinci bölümü Uzay alanını düzenliyordu. Uzay Alanı bakir bir alandı. Belirgin bir çalışma hiçbir yerde yapılmamıştı. Cumhuriyet artık seçkin kurumlarınca uzay sistemlerinin parçası olan, fırlatma vasıtaları yani roketleri, bunların yüklerini yani uyduları üretebilecek düzeye erişmişti. Uzay merkezini Kurum yapacak, bu alanın kurumları arasında eşgüdümünü sağlayacaktı.

Vizyonun Üçüncü bölümü, havacılık ve uzay kültürünü oluşturma, geliştirmekti. O güne kadar havacılık alanı terim ve terminolojisi hava araçlarını tedarik ettiğimiz ülkelerin dillerini ve terminolojilerini yansıtıyordu. Bir bakıma havacılık ve uzay alanının fikri alt yapısını destekleyecek Havacılık ve Uzay Üniversitesi kurulması öngörülmüştü.

Bu alanda bir diğer ayrıntı da Havacılık alanında yetişmiş insanlarımızın oluşturduğu bir sivil toplum örgütü oluşturmaktı. (Mühendis Odaları, Barolar Birliği gibi). Teknisyenler, Türk Hava Kurumuna gönül vermiş basın yayın alanı çalışanları, Parlemontadaki Türk Hava Kurumu Gönüllüler gibi. Bu alanın aslında fikri öncülüğü Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına idi. Herhalde bu konuya vefa yönünden, burada yer vermek gerekir kanaatindeyim.

Vizyondan sonra Tüzük hazırlama çalışmaları başlatıldı. Kurumun merkezi karargahının ilgili birimlerinin çalışmaları ile oluşturulan Taslak Tüzük, eleştirileri almak üzere kurum içinde dağıtıldı. Tekrar gözden geçirilen tüzük son taslağı Yönetim kurulu inceleme ve onayından geçerek son aşamasına getirildi. Sonrasında toplantıya çağrılacak Olağanüstü Büyük Genel Kurula teklif edilmek üzere Yönetim Kurulu kararı alındı. Son taslak için Büyük Genel Kurul olağanüstü toplantıya çağırıldı.

Kısa bir açıklama yapmalıyım. Bu olağanüstü kurulun Büyük Genel Kuruldan tek farklılığı, sadece tüzük yapmak amacıyla toplanmış olmasıydı. 8 Mayıs 2004 tarihinde toplanan Olağanüstü Büyük Genel Kurul görüşmeleri tamamladı ve Tüzüğü Oybirliği ile kabul ederek, toplantıyı sonuçlandırdı.

Vizyon ve Tüzük’ten sonra diğer sorunların çözümlemesine çok kısaca değinmekte yarar var.

Kurumun Urankent sorunu, Karagahın Strateji ve Mali Yönetim biriminin gayretli çalışmaları, bu çalışmaların Yönetim Kurulu onayı ile  çözüme kavuşturuldu.

İngilterede konuşlu uçak fabrikası işi uluslarası hukuki mücadele ile sonuçlandırıldı.

Fitre, Zekat ve Kurban derisi gelirleri ile paydaşların alacakları, müşterek çalışmalarla çözüme kavuşturuldu. Borçlar bütünüyle ödendi.

İstanbul Laleli’deki Tayyare Apartmanlarının otel ve mağaza gelirleri hukuki özel çabalar sonunda Kurumun lehine çözümlendi. Artık otel ve mağazalar kurum iyeliğine geçmiş oldu.

Daha sonraki dönemde kurum kendisi kiralama işini üstüne alarak sorun olmaktan çıkardı.

Bu arada Genel başkanlığı devir alırken belirlenen sorunları ile Kurumun yapısal iyileştirme işlemleri tamamlanmıştı. Sıra Türk Kuşu’nun iyileştirilmesine gelmişti.

Türk Kuşu’nun İyileştirilmesi:

Vizyonun hayata geçirilmesi için sadece kurum değil, aynı zamanda Türk Kuşu ve bağlılarının da geliştirilmesi kaçınılmaz hale gelmişti. İnönü ve Selçuk ilçelerindeki eğitim, öğretim tesisleri veya diğer bir isimlendirme ile kampları, Türk Hava Kurumunun asıl işlevlerini yerine getiren okulları bünyesinde taşımaktaydı.

Uçuş Okulu, Planör Okulu, Paraşüt, Yamaç Paraşütü ve Yelken Kanat okulları, Etimesgut konuşlu idiler. İnönü ve Selçuk Kampları, eğitimin başlamasıyla bu okulların desteği ile asıl işlevlerini yapmaktaydı.

Türkiye genelinde hizmet veren bu iki yapı yetersiz kalacaktı. O yüzden Hava Kuvvetlerinin bazı kapasitelerinin kullanılması için düzenlemeler üzerinde çalışıldı. Hava Kuvvetlerinin yedek ve dağılma meydanlarını bu ve benzeri amaçlarla kullanılması için girişim başlatıldı.

Karşılıklı Sözleşme veya protokol dediğimiz karşılıklı anlaşmalar yapmamız gerekiyordu. Batman, Gaziantep, Muş ve Erzurum meydanları üzerinde çalışılmıştır. Batman’da uygulamaya geçilmiştir.

Bu alanın hayata geçirilmesi aşamasında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına Kurumun önünü açmış, bu arada protokoller imzalanması başlamıştı. Bu desteği için Türk Hava Kurumu Yönetim Kurulu Hava Kuvvetlerine, onun adına Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına’ya Onur madalyası vermiştir.

Türk Kuşu bünyesindeki okulların sadece kendi içinde değil, uluslararası standartlara da eriştirilmesinde yararlar olduğu değerlendirmeye alınmıştı. Bu konuda Müşterek Havacılık Birimi (JAA: Joint Aviation Association) ile temasa geçmek, bu birimin vereceği sertifakasyonu almak önemliydi. Bunun için girişimler yapıldı, belli tarihlerde denetim için anlaşıldı. Bu konuya Ulaştırma Bakanlığı da çok sıcak bakıyor ve teşvik ediyordu.

Bu sertitfikasyon işlemleri uçuş okulu üzerinde yapıldı. Türk Kuşu yönetimindeki arkadaşların konuyu yeteri kadar ciddiye almamalarından biraz zorlayıcı tedbirler uygulamak durumunda kalındı. Ama sonuçta sertifikasyon, gecikmeli de olsa sonuca ulaştırıldı.

Uçuş okulu sertifikasyonu tamamlanınca, Türk Hava Yollarının ihtiyacı olan pilotlarını yetiştirmek üzere anlaşma imzalandı. Yıllara sari bu eğitim, sadece okulu bir sınıf yukarıya taşımak değil, aynı zamanda Kuruma bir gelir kaynağı oluşturmak açısından güzel bir örnek oluşturmuştu. Bu gelişme kurumun yeteneklerini geliştirmek açısından yaralı olmuştur.

Sonuç olarak, gündeme getirilecek konular daha bitmeden, kısa tutmak açısından burada noktalamak iyi olacaktır. Kurumu iflastan kurtarıp, üzerinde işlem yapabilecek konuma taşıyan benden önceki iki Genel Başkana şükranlarımı belirtmek isterim.

Ayrıca Kurumun yeniden yapılandırmasına büyük gayretlerle destek veren Arkadaşlarıma da teşekkürler etmek isterim. Daha da önemlisi bu Cumhuriyet Kurumu için Hava Kuvvetlerinin desteğini sürekli arkamızda, bizlere güven kaynağı olarak tutan dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına’ya şükranlarımı ifade etmek isterim.

Rasim Arslan

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu