Sportif Havacılık

Bir araca bağlanmadan uçmak mümkün mü

Volkan ŞEKERCİ

Masal değil, kozmosun uçlarına kadar uzanacak kadar gerçek! Güzel ve yalnız ülkemizin ilk ve tek sivil dikey rüzgar tünel eğitmeni olarak son 3 yılda yaşadıklarımı, heyecan ve ufak numaraları ve en önemlisi olayın mantığını sizinle paylaşmak isterim.

Dikey rüzgar tünelleri, insan doğasının milyonlarca yıllık evriminde kaybetmiş olduğuna inandığımız (en azından bazılarımızın) kuyruk sokumu ve serçe parmaklarına yorarak yorumlamaya çalıştığımız uçuş isteğini gerçek kılıyor.

Mesela bir ineğin veya hipopotamın uçmak istediğini sezgilerimizle ve bilimsel mevcut methodlarımızla anlamamız imkansız ama en azından tahmin edebiliyoruz.

Elimizdeki olanaklar insanını gökyüzüyle buluşturacak bazı imkanlar tanıyor. Skydiving’ten doğma yamaç paraşütü, perçinlenmiş bir alüminyum uçak, sıcak havayla havalanan bir balon bunlara örnek. Ya da X firmasından bir uçak biletiyle A noktasından B boktasına gidebiliyorsunuz ama halay sizi her yere götürebilir. Buradaki halay, dikey rüzgar tüneli.

Temel olarak serbest düşüş simülasyonu olan tüneller profesyonellerin antreman yapmasına, amatörlerin kendilerini geliştirmesine, hiç olayla alakası olmayan Ahmet dayı ve Ayşe teyzelerin de bu şahane hadiseyi deneyimlemesine yardımcı oluyor.

Tünel kelimesine takılı kalmamak için şöyle bir örnekleme yapmak yararlı olacaktır. Bir su hortumunun  ucunu sıkıştırdığınızda suyun daha uzak mesafeye gitmesini sağlayan ivmelenme artışı aslında daha az alandan daha fazla suyun gitmeyi istemesiyle orantılı.

Biz buna akışkanlar mekaniğinde (Bernoulli Prensibi – Aviyonik) momentin alandaki etkisi diyoruz. Mesela aracınızdaki hidrolik tüm sistemler de buna göre çalışıyor, sıvılar sıkıştırılamadığı durumlarda etkisini etken kuvvetin farklı davranmasıyla gösteriyor.

Dikey rüzgar tünelleri havayı yukarıda uçulan alana ittiriyor ve böylece kişi veya nesne havada kalabiliyor. Yer çekimine meydan okumanın en “havalı” şekli bana göre…

Bunun için iki faklı sistem var ve bu sistemler tamamen etkinlik oranına göre faydalı olabiliyor. Açık tüneller daha çok festivallerde pratikken kapalı sistem tüneller Bernoulli Prensibi sayesinde daha verimli ve hiç durmadan çalışabiliyor.

DİKEY RÜZGAR TÜNNELERİ

Dünya genelinde faaliyet gösteren 220 dikey rüzgar tüneli bulunuyor ve bu rüzgar tüneli teknolojileri, insan uçuşu için tasarlanan ilk rüzgar tünelinin yaratıldığı 1970’lerin sonlarından bu yana uzun bir yol kat etti. İnsan uçuşu için tasarlanan erken dönem makinelerin çoğu, tasarımın altında basit bir pervane kullanılıyordu.

Bu tasarımlar genellikle bir rüzgar tüneli uçuş odasının boyutunun (çapının) pervane boyutuna bağlanmasına neden oluyordu. Rüzgar tüneli veritabanımızdaki pervane altındaki tasarımlara göz atarken görebileceğiniz gibi , bu tür tasarımlar için uçuş odasının ortalama çapı genellikle 8-12 fit (2,4-3,7 m) aralığına düşüyordu ve bu da hareket alanının kısıtlı olmasıdemekti. Haliyle özgürlüğü kısıtlayan bir başka faktör olarak önümüzde kocaman bir duvar gibi duruyordu (ki hala duruyor)

GÖKYÜZÜNDE BİR DEVRİM: DİKEY RÜZGAR TÜNELİ

Havanın doğrudan uçuş alanından ventilasyonla yani dolaşarak uçuş alanına aktarılması esnasında pervanelerin ürettiği rüzgar gökyüzüne aktarılmaktaydı. Bunlara açık tüneller diyoruz. Fakat kapalı dikey rüzgar tüneli sistemlerinde, rüzgar kapalı bir tüneller sisteminin içerisinde devir daimli olarak dolaştığından, rüzgar kaybı olmadan ve en önemlisi pervane çapıyla sınırlı olan uçuş alanı da genişlemiş oldu. Bu da haliyle dev gibi tünel uçuş alanlarına ve sizin veya aileninizin Facebookta paylaştığı o şahane gösterileri paylaşmasına olanak tanıdı.

İlk dönemde yapılan tünellerde rüzgarı tahliyede kullanılan açık alan ve pervanenin olduğu çanak içerisinde pervane yalıtımsız bir düzlemde olduğundan, pervane ve motorun sesi, sistemin mobil ve taşınabilir olmasına rağmen yerleşim yerlerininyakınına kurulmasına engel taşıyordu.

Pervane altı tasarımlarının sadeliği, bunların hem kalıcı hem de mobil tasarımlarda kolayca uygulanmasını sağladı. Bu açık tünllerin örnekleri bugün hala görülebilir. Pervane altı modelleri, 1970’lerin sonlarından beri insanların uçmasına yardımcı oluyor ve ben de bu şahane ama verimi yerine göre değerlendirilebilecek aletle uçuyorum 3 yıldır. Kapalı tünellere göre daha az stabil ve paraşütçülük yetileri için birebir en etkin yöntem. Çünkü çok fazla değişkene hükmedebilmek için çok fazla manevra komutu vermeniz ve sürekli uyanık olmak durumundasınız.

Zaman geçtikçe, açık akış ve sonunda sirkülasyonlu rüzgar tüneli tasarımları popülerlik kazandı. Kapalı devre tasarımı, sirkülasyonlu rüzgar tünellerinin her iklimde inşa edilmesini ve yıl boyunca çalıştırılmasını sağladı. Bu sirkülasyonlu modeller geliştikçe, dış gürültüyü azaltmaya odaklanıldı ve herkes “işte bu!” dedi. Dışarıdan sessiz olmak, rüzgar tünellerinin neredeyse her yerde inşa edilmesini olanak tanıdı ve hem popülerliği arttı hem de her yere, hatta şehir merkezleri dahil AVM’lere bile kurulabilmeye başlandı.

Günümüzde halen açık sistemler, açık hava festivallerine kurularak insanların uçuş deneyimini yaşamasına devam ediyor.

Ancak kapalı sistemlerin yıl boyu ve 7 gün 24 saat kendine özgü bir bina kompleksi içerisinde yer alması, herhangi bir lokasyona kurulmasına da olanak tanyor. Günümüzde kapalı sistem dikey rüzgar tünelleri talepleri karşılamakta zorlanmakta ve buna bağlı olarak her yıl dünyanın birden çok ülkesinde ve çok sayıda yeni tünel inşaa edilmekte.

Asya ve Avrupa tünellerin en yoğun kullanıldığı lokasyonlar olsa da tam merkezde yer alan ülkemizde Özel Kuvvetler Komutanlığı dışında ticari, sivil bir kapalı dikey rüzgar tüneli bulunmuyor..

NE LAZIM?

Sonuçta bu roket bilimi değil, ihtiyacınız olan tek şey 2 dakikalık, içerisinde güvenlik ve başınıza ne geleceğini duyduğunuz bir brifing ve Binbaşı Tom sonra göklerde!

Benim istediğim, sadece uçanlardan kameraya poz verip sırıtmaları.

Diğer taraftan dünyanın en güvenli havacılık yapma yöntemi ve bu insana inanılaz bir özgüven kazandırıyor.

220 tünel sayısından bahsetmiştim, şimdi de bu mucizevi aletin etki sahasından bahsedeyim. Dünyanın en büyük lokasyonlarını gözünüzün önüne getirin. Londra, Dubai, NY, Moskova… Hepsinde birden çok tünel mecut ve hiçbirisi ara vermeden çalışıyor tıkır tıkır.

Çünkü insanlar bir paraşüte bağlanmadan da uçmak istiyor ve aynı zamanda camın arkasındaki sevgilisi veya çocuğuna poz verip selfie de çekebilmek istiyor.

İşte adres burası!

Dünyadaki iki büyük kapalı rüzgar tünelinin baş mühendisi İnşaat Mühendisi Caner Başar’la kafa kafaya verdik ve “bunu dünyada yapıyorlar, biz neler yapabiliriz” diye düşünerek bir girişime imza attık. Kendisi bu projelerin baş mühendisi olmasının yanında sağlam da havacılık meraklısıdır.

Onun bu konudaki üstün bilgisi ve benim yıllara varan tecrübemle bir süpernova patlamasına vesile olmayı amaçladık. Kendisi en yakın dostum olmakla birlikte, hem liseden sınıf arkadaşım hem de yıllarca paraşüt maceralarıma maruz kalmış bir denektir. Ve “evet” dedik, “biz daha iyisini yaparız”. Şu an elimizde 3 adet patentli tünel tasarımı var. Birisi de açık ve hali hazırda insan uçuruyor, yani operasyonel…

GÜNÜN SONU

Dikey rüzgar tünelleri, ekstrem sporlar ve eğlence arayanlar arasında dünya genelinde popüler hale geldi ve özellikle turistlerin yoğun olduğu şehirlerde ve spor aktivitelerinin yaygın olduğu bölgelerde bu tüneller büyük ilgi görüyor. ABD, Avrupa, ve Orta Doğu’da bu tünellerin yaygınlığı giderek artıyor ve artacak.

Özellikle yüksek teknik ve teknolojik altyapısıyla dünyada Amerika, Rusya gibi ülkelerin domine ettiği pazarda söz sahibi olmak için kendi tasarımlarımız dünyadaki muadilleriyle benzer ve daha yüksek verimlilik verebilecek düzeyde (Biz onları çiğ çiğ yeriz diyecekken kendimi frenledim). Aynı zamanda yapım ve işletme maliyetlerinde sektörde büyük yatırımları olan tünel üreticilerinden %50’ye yakın tasarruf ve dolasıyla benzer oranda kazanç oranı da tercih edilebilirlik ve sürdürülebilirlik açısından önem taşıyor ve biz işin içerisinden geldiğimiz için bu avantajı önümüzdeki günlerde somut olarak göreceksiniz.

Milli olarak tasarlanıp yine ülkedeki yerel üreticilerle oluşturulan pervane, uçuş alanı, yönetim  ve kontrol yazılımlarıyla, yönlendirme panellerimizle sektörün öncü kuruluşlaından önde olduğumuzu söyleyebilirim. Firmaların çoğunluğu, motor, pervane ve yazılımları başka ülkelerdeki değişik tedarikçilerden edinip sistem entegrasyonu yöntemini seçerken, maliyetleri hem arttırıyor hem de özgün olmayan seçeneker sunuyor.

MAVİ GÖKYÜZÜ YAKININIZDA YANİ…

Bu yazı dizisi devam edecek.

İlgili platformlardan sizler de bana soru sorabilir ve etkin cevaplar alabilirsiniz…

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu