Akıncı’nın martı kanatları
Toplam ağırlığı 5 buçuk kilogram ile başlayan Gözcü’yü imal eden Bayktar Grubu, çıtayı çok daha yukarı taşıdı. Maksimum kalkış ağırlığı 5,5 ton olacak çift motorlu Akıncı, ilk uçuşunu başarıyla yaptı. 40 bin feet’ten uçacak, yerli seyir füzesi SOM ve akıllı mühimmatlar taşıyacak İHA sistemi halen testte…
Aknıcı ilk oraya çıktığında farklı kanat tasarımı dikkat çekti. Bu kanat tasarımı, martı tipi olarak adlandırılılıyor. Kökeni doğadan gelen martı kanat tasarımı hangi avantajlara sahip?
Aslında bu kanat tasarımı ile uçak mühendisleri 1920’lerde 30’larda ilgilenmeye başladı. İlk örnekler planör olarak adlandırılan motorsuz hava araçlarında hayata geçirildi. Hatta 1950’lere kadar üretilen farklı planör modellerinde martı kanat tasarımı yoğun olarak kullanıldı.
TOLGA ÖZBEK’İN HAZIRLADIĞI VİDEO İÇİN TIKLAYIN
TÜRKİYE’DE YAPILAN İLK MARTI KANAT: THK-3
Akrobasi planörü THK-3, DFS Habicht’in lisansı ile THK uçak fabrikasında 6 adet üretilmiştir. 1945 yılında bu planörler uçmaya başladı. 1968’e kadar da hizmette kaldı
1930’larda ise kanat, bir dönem Türk Hava Kuvvetleri’nde de kullanılmış olan PZL24 savaş uçağında denendi. Halen dünyada kalan tek uçak, İstanbul Yeşilköy’de bulunan havacılık müzesinde sergileniyor.
Martı kanat yapısı, dönüşlerde stabilize sağlıyordu. Ayrıca kaldırıcı alanı artırdığı için hava aracının düşük süratlerde havada tutunmasına da imkan sunuyordu.
İki başarılı örneği, Amerikan Donanması’nın efsane uçağı F-4U Corsair ile Alman Hava Kuvvetleri’nde yerdeki birliklere destek veren siren düdüğü ile tanınan Ju-87 Stuka uçaklarıydı…
CORSAIR İLE TANINDI
Uçak gemilerinden havalanan F-4U Corsair’lerin düşük süratlerde tutunması gerekiyordu. Ayrıca iniş ve kalkış mesafelerinin de kısa olması hedeflenmişti. Bunun için gelişmiş bir kanat tasarımı tercih edildi.
Martılardan esinlenerek ortaya çıkan bu kanat tasarımı biraz daha geliştirildi. Sonuçta bu kanat inverted gull wing yani ters martı kanadı olarak adlandırıldı. Dizayn sayesinde uçak düşük süratlerde havada tutunabiliyordu. Bu durum uçak gemilerinden kalkış ve inişte önemli bir avantaj sağlıyordu. Corsair, havada 70 knot yani saatte 130 kilometre hızla tutunabiliyordu…
Kanatlardaki kavis sayesinde uçağa takılacak motorların kullandığı pervaneler daha da büyütülebilmişti. Corsair’ler, Pratt and Whitney imalatı R-2800 motoruna sahipti. Büyük paller, motorun çok daha verimli çalışmasına olarak sağlıyordu. Verimlilik sayesinde motor çok zorlanmıyor bu durum bakım maliyetlerini de aşağıya çekiyordu. Yakıt sarfiyatı da düşüyordu.
AVANTAJLARI NELER
Tasarımın bir başka artısı da uçağı taşıyacak iniş takımlarının küçülmesiydi. Normalde uçak gemilerine inip kalkan uçakların iniş takımları yüksek şoku alacak şekilde büyük imal edilir. Hidrolik sistemler şokları emer ve uçağa verilecek zararı azaltır. Ancak bu ciddi bir ağırlık demektir. Corsair’de küçülen iniş takımları uçaktaki ağırlığı ciddi oranda azaltmıştır.
Kanatlar, böylelikle kırım noktalarından da rahatlıkla katlanabiliyordu. Böylelikle uçak gemilerinin güvertelerinde F-4U Corsair’ler yer kaplamıyordu.
DEZAVANTAJI ARTAN KANAT AĞIRLIĞI
Gelelim bazı dezavantajlarına… Tabi ki bu tasarımın da bazı dezavantajlarının olması mümkündü. Kanatlardaki kıvrım ağırlığı bir miktar artırıyordu. Bu da kanat ağırlığını ciddi anlamda artırıyordu.
İkinci önemli dezavantaj ise bazıları bu uçağı çirkin buluyordu… Zevkler ve renkler tartışılmaz ama ben açıkçası aynı fikirde değilim. F-4U Corsair tasarım olarak çok farklı bir uçaktı…
SİVİL HAVACILIKTA DA KULLANILDI
Savaştan sonra benzer bir tasarım, 40 yolcu kapasitesi Martin imalatı 404 yolcu uçaklarında da kullanıldı. Bir başka tasarım ise Sovyet Beriev Be-12 deniz uçağıydı. Martı kanat denize inişlerde motorun zarar görmesini de önlüyordu.
Son yıllarda havacılık tasarımında doğadan alınan ilham ön planda. Avrupalı uçak imalatçısı Airbus, farklı bir tasarım üzerinde çalışıyor. Yırtıcı kuş olarak adlandırılan bu dizaynda martı kanadı kullanılacak. Dört adet motoru ile bu yolcu uçağı, çok daha çevreci göklerde süzülecek. Uçağın kuyruk ve kanat tasarımı da kuşlardan yola çıkılarak tasarlanmış.
AKINCI TESTLERE DEVAM EDİYOR
Akıncı, şu ana kadar Türkiye’de geliştirilmiş en büyük İHA özelliğini taşıyor. Baykar’ın ‘Büyük Baluk’ adını verdiği tasarım ilk uçuşunu 6 Aralık 2019’da yaptı. Yaklaşık 16 dakikalık ilk uçuşu daha sonra ikinci test izledi.
Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA) sınıfındaki Akıncı’da Ukraynalı Ivchenko-Progress imalatı AI-450C tipi turboprop motorlar kullanılıyor.
Akıncı, 400 kg (880 lb) iç ve 950 kg (2.090 lb) dış yük taşıma kapasitesi ile birlikte toplam 1.350 kg (2.980 lb) yük taşıma kapasitesine sahip. Her biri 450 hp (340 kW)’lik iki turboprop motorla çalışan Akıncı’nın, maksimum kalkış ağırlığı ise 5.5 ton.
SOM, KGK gibi farklı ve yerli mühimmatları taşıyabilecek Akıncı’nın testlerinin bu yıl içinde tamamlanması planlanıyor. Hedef 2021’de Akıncı’nın envantere girmesi.
- Uzunluk: 40 ft (12.2 m)
- Kanat açıklığı: 65.6 ft (20.0 m)
- Yükseklik: 13.1 ft (4.1 m)
- Maksimum kalkış ağırlığı: 9921 lb (5500 kg)
- Taşıma kapasitesi: 2.976 lb (1.350 kg)
- Dahili: 992 lb (450 kg)
- Harici: 1.984 lb (900 kg))
- Güç ünitesi: 2× turboprop motor, 750 hp (560 kW) (Her biri)
Performans
- Servis tavanı: 40,000 ft (12.192 m)
Silahlar
- Hardpointler: 6 with provisions to carry combinations of:
Aviyonikler
- Ulusal AESA Radarı
- Aselsan Ortak Açıklık Hedefleme Sistemi
- Elektronik Harp Podu