Diyarbakır Express (2) Belçika uçakları Irak sınırında
Belçika Hava Kuvvetleri’nin Mirage uçakları, 1. Körfez Savaşı sırasında Diyarbakır 8. Ana Jet Üs Komutanlığı’na intikal etmişte. Yazarımız Levent Başarı yazının ikinci bölümünde bu operasyonu anlatıyor…
YAZININ 1. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN
Zorunlu Görevler
Belçikalılar NATO harekât kontrolünde oldukları için, görev emirleri daima 24 saat önceden filoya gönderiliyordu. Bu görevler genellikle Muharebe Devriye Uçuşu (CAP – Combat Air Patrol) adı verilen, sınırda iki uçakla icra edilen görevlerdi. Bu yöntemin önemli bir avantajı, mevcut diğer silahlı kuvvetlerle koordinasyon sağlamasıydı.
Sadece Türkler, Almanlar ve İtalyanlarla değil, Çöl Fırtınası Operasyonu’nun kendisiyle de. Koalisyona bağlı uçaklar da Türk hava sahasına yakın uçuş yapıyordu. Ayrıca uçuşlar sırasında havada koordinasyonu sağlayan AWACS uçaklarıyla yakın irtibatta bulunmak gerekiyordu. Tüm uçuşların önceden bildirilmiş uçuş planına göre yapılması büyük önem taşıyordu. Kötü hava şartları nedeniyle uçuşta yapılacak herhangi bir değişiklik kesinlikle söz konusu değildi. Koordineli uçuş programlarına uyulmadığı zaman, potansiyel olarak bir çatışma durumuna girmek kaçınılmazdı.
Bu görevlere ek olarak, filo kendi bağımsız eğitim uçuşlarına da devam etti. Bu, bir dereceye kadar Belçika’daki görevlerin devamıydı; alçak irtifa uçuş eğitimi, Türkiye’deki diğer hava üslerine seyrüsefer ve iniş vb. Her pilot günde en az bir uçuş yapıyordu. Hava durumu genellikle değişken olmasına karşın CAP görevleri kesintisiz olarak gerçekleştirildi.
Yakın Tehdit
“Çatışmaların başında Irak, İsrail’e Scud füzeleri ateşledi. Gece yarısı “Scramble” yaptık ve havada beklemeye başladık. Çok gergin anlardı. Dört uçaktan oluşan kolumuz Diyarbakır’a geri dönmek istedi ama yer kontrol, kırmızı alarm ilan edildiğini, her an bir saldırı beklediklerini söyledi. Biz de uçuşumuza devam ettik, zaten henüz bingo yakıta düşmemiştik, herhangi bir saldırıyı püskürtebilecek durumdaydık.
En sonunda yakıtımız bitmeye başladı ve yakındaki bir hava meydanına yönlendirildik. Herkes sığınaklarda saklandığı için telsiz bağlantısı yoktu. Telsiz iletişimi yapmadan iniş usülleri mevcuttu, böylece yerdekiler sizin düşmanca bir niyetinizin olmadığını anlayabiliyordu. Örneğin, piste birkaç mil kala uçaktaki tüm iniş ışıklarını açıyorduk. Yaklaşma sırasında, ECM sistemi yılbaşı ağacı gibi yanmaya başladı. Civardaki hava savunma birlikleri muhtemelen radarlarını bize doğrultmuştu. Bu yüzden hepimiz son derece temkinli ve dikkatliydik. Ben otomatik hız kontrolünü devreye alarak uçtum, böylece bir elim lövyedeyken, diğer elim fırlatma koltuğu kolundaydı” diyor Jacques Pil.
Peki ne olmuştu? Irak hava sahasında hareketlilik tespit edildiği için Türk bölgesi alarm öncesi seviyeye sokulmuş, fakat durum bir yerlerde yanlış anlaşılarak, gerçek bir tehdit geldiği duyurulmuştu. Neyse ki herhangi bir Belçika uçağı bir Irak uçağıyla karşı karşıya gelmedi. Pilotlara düşmanca bir hareket karşısında kendilerini savunmak için uçaklarında bulunan ECM sistemlerini ve savunma silahlarını kullanmak için izin verilmişti.
Diyarbakır’da Hayat
8nci Filo’nun Diyarbakır’da konuşlandığı süre boyunca Belçikalı personel için hayat hiç de kolay olmadı. Uçaklar günde birkaç uçuş yaptığı için çalışma temposu yüksekti. Son uçak akşam karanlığı bastığı zaman inmiş oluyordu. Bütün uçakların ertesi gün gerçekleştirilecek uçuşlar için hazırlanmaları gerekiyordu. Bu yüzden çoğu akşam 22:00’ye kadar üs dışına çıkılamıyordu. Haftada yedi gün, on dört saatlik çalışma temposu artık kanıksanmıştı.
İstisnasız herkes tam muharebe teçhizatıyla, başında miğferle dolaşıyordu. Scud füze tehdidi Diyarbakır’ı da içine aldığından gaz maskeleri ve NBC teçhizatı personelin her zaman elinin altındaydı. Bu durum doğal olarak stresi artırıyordu. Bu kısıtlamalar nedeniyle tehdit her zaman kendini hissettirdi. Konuşlandırılan Patriot rampaları ve diğer uçaksavar sistemleri de üs içindeki gergin atmosfere katkıda bulunurken, öte yandan hatırı sayılır bir güvenlik hissi veriyordu.
Çalışma koşullarını zorlayan bir diğer faktör de yılın o zamanında yaşanan mevsimdi. Kar, buz, yağmur, nemli soğuk, keskin kuzey rüzgârları; hepsi zorlu hava şartlarının bir parçasıydı.
Gergin Atmosfer
Hiç tahmin edilmeyen bir şekilde, Belçikalıların yerel halk tarafından pek sevilmemesi yaşanan olumsuz koşullara eklenmişti. Belçika hava gücü, Türklere yardım için gelmişti, ama atmosfer oldukça gergindi. Bunun görevle gerçekten hiçbir ilgisi yoktu, ama tam ortasındaydılar. Otelin çevresindeki sokaklarda kimsenin serbestçe dolaşmasına izin verilmemesinin nedeni de buydu. Hayat, üs ve otel arasında geçiyordu. Bir seferinde Belçikalı personeli taşıyan otobüs taş yağmuruna tutulmuştu. Bu yüzden özel servis otobüsleri üsse ulaşmak için her seferinde farklı bir rota izliyordu. Konvoyun önünde ve arkasında silahlı Türk askerlerinin eskortu bulunuyordu.
Haftanın Yedi Günü
Daha sonraki yıllarda Yugoslavya’daki savaşta yapılan NATO görevleriyle karşılaştırıldığında, uçuşların düşman toprakları üzerinde yapılmasına rağmen, personel ve pilotlar için yerdeki atmosfer dostçaydı. Halbuki 1991’de Diyarbakır’daki durum bunun tam tersiydi. Günlük hayat çok hassastı. “Haftanın yedi günü çalışmamızın nedeni de buydu. Başlarda, yedinci günü dinlenmeye ayıracak şekilde haftada altı iş günü planlanmıştı. Fakat gerçekten rahatlayamadık. Otel odasında sıkışıp kaldık. Bir sonraki rotasyona kadar haftanın her günü çalışmaya devam edilmesine oybirliğiyle karar verildi.” diyor bir yer teknisyeni.
Pilotların bir kısmı yaklaşık olarak her üç haftada bir evlerine gidiyordu. Sadece 8nci Filo değil, 42nci Keşif Filosu pilotları da. Yer personeli ve teknik personel de sık sık Belçika’da bir hafta kalacak şekilde değiştirildi. Diyarbakır’daki “ACE Guard 1991” görevine toplam 526 Belçikalı asker katıldı. Birkaç kişi üç-dört haftalık ikinci rotasyona da katıldı.
Geri Dönüş
Irak’ın BM kararlarının tümüne kayıtsız şartsız uymaya hazır olduğunu beyan etmesiyle birlikte bölgedeki yangın söndü. Bu durum Türkiye sınırında bir rahatlama yarattı. 6 Mart 1991’de NATO liderleri Türk hükümetiyle görüşerek Alman, İtalyan ve Belçika uçaklarını geri çekme kararı aldı. İlk Mirage’lar bu kararın ertesi günü Belçika’ya dönmek üzere havalandı ve 8 Mart’ta, öğle saatlerinde ana üslerine indi. İkinci bir grup dört gün sonra Belçika’ya ulaştı. Bierset’e personel ve malzeme nakli de takip eden günlerde gerçekleştirildi.
6 Ocak-12 Mart 1991 tarihleri arasında 8nci Filo’nun Mirage’ları 740 görevde 889 saat uçuş yaptılar. Diyarbakır Üssü’nde 12.931 adam/gün iş yapıldı. Uçak faaliyet oranı %90’ın üstündeydi.
Takdir
22 Mart’ta “ACE Guard 1991” operasyonunun başarısına katkıda bulunan tüm personel için bir geçit töreni düzenlendi. Dönemin Savunma Bakanı Guy Coëme, Belçika hükümeti adına tüm personele teşekkür etti. Belçika Türk Topluluğu’ndan bir temsilci de, 3ncü Üs Komutanlığı’na Türkiye’nin hava savunmasına sağladıkları katkılardan dolayı teşekkür etti.
Yaptıkları görevi “Gerçek bir kimyasal gaz alarmı yaşamadık ya da muharebe bölgesi üzerinde uçmadık ama yine de turistik bir gezide değildik” diye özetliyor filo komutanı. “O günlerde evimizden haber alamıyorduk zira internet ve cep telefonları henüz mevcut değildi. Yakınlarımız bizimle ilgili haberleri, genellikle dramatize edilmiş şekilde, basından alıyordu” diye devam ediyor anlatmaya.
Bu sorunu çözmek için filo komutanı Jacques Pil’in karısı pilotların eşleriyle kendi evinde haftalık toplantılar düzenlemiş. Eşler arasında sık sık telefon görüşmeleri yapılarak sorunlar paylaşılmaya, çözülmeye çalışılmış.
Böylece eşler arasında oldukça verimli çalışan bir iç iletişim sistemi kurulmuş. Filo komutanı “Yurtdışı göreve gitmeyen, filoda kalan personel de özel günler düzenleyerek yakınları bilgilendirme, onlarla ilgilenme görevini yürütmüştür” diyor. “Bu, öğrendiğimiz derslerin uygulanmasıydı. O zaman elde ettiğimiz deneyimler gelecek için önemli kilometre taşlarıydı. Bu, birbirini takip eden askeri nesillerin çeşitli operasyon alanlarında görevlerini verimli bir şekilde yerine getirmelerini sağlayacaktır” diyerek sözlerini sonlandırıyor.
Yıllık Buluşma
Türkiye’ye yapılan başarılı intikal ve icra edilen görev hava kuvvetleri birimlerinde hâlâ hatırlanıyor. Her yıl (Bu yıl hariç) düzenlenen toplantıda 8nci Filo’nun Diyarbakır anıları tazeleniyor.
“Katkıları için Filo Komutanı Jacques Pil ve Marcel ‘Celle’ De Petter’e teşekkür etmek isterim. Mirage’larla ilgili daha fazla bilgi için Mirage BD 09 restorasyon grubunun internet sayfasını ( www.miragebd09.be ) veya Mirage 5 Pilotları Derneği’nin internet sayfasını ( www.mirage5.be) ziyaret edebilirsiniz.” Tom Brinckman
Youtube kanalındaki o günlere ait video kaydı
YAZININ ORJİNAL LİNKİ İÇİN TIKLAYIN
Bu makaleyi Türkçe’ye çevirdikten sonra görüşme şansı bulduğum Belçikalı pilot Luc Mercier aşağıdaki açıklamayı göndermiştir:
“Tom Brinckman, makalesinde Diyarbakır’a yapılan “Operation Ace Guard” intikaline 526 askeri personel katıldığını vurgulamıştır. O tarihlerde bir Mirage 5 filosunda yüzlerce personel görev yapmaktaydı. Bunlar pilotlardan, bakım ekiplerinden, silahçılardan ve destek personelinden oluşmaktaydı.
42nci Filo’nun tüm pilotları ve Bierset Üssü’ndeki görevliler, Diyarbakır intikaline sırayla katılmıştır. Bu durum 3ncü Üs Komutanlığı’nın çeşitli birimlerinden gelen tüm teknik ve destek personeli için de geçerlidir.
Diyarbakır’daki Belçika intikali 3ncü Üs Komutanı Alb. Jean Joly tarafından komuta edilmiş, daha sonra bu görev Yb. Achiel Gielis tarafından sürdürülmüştür. İntikalle ilgili sadece 8nci Filo’nun değil, 42nci Filo’nun da katkısı vurgulanmalıdır.”
Levent Başara