Savunma

Görgün: “Ambargolar ittifak ruhuna aykırıdır”

Ankara’da gerçekleştirilen NATO Çoklu Alan Operasyonları (MDO) Konferansı’nda konuşan Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, Hızla değişen teknolojik gelişmelerin ve küresel tehditlerin damga vurduğu bir çağda savunma sanayini anlattı. Ambargoların ittifak ruhuna aykırı olduğuna dikkat çeken Görgün, “Gerçek iş birlikleri için hazırız. Yalnızca politika değil, sahada kanıtlanmış teknolojilerle NATO’ya katkı sunuyoruz. Müttefikler arasında uygulanan kısıtlamalar, kolektif güvenlik anlayışıyla bağdaşmaz” dedi.

Dünyanın en büyük savunma ittifakı olan NATO’da savunma sanayiinin gelişmesi için yapılan çalışmalara dikkat çeken Görgün, “Dönüşüm vizyonumuz sadece kavramsal değil, operasyonel bir önceliktir. Dijital dönüşüm, yapay zekâ, bulut mimarisi, uyum, çeviklik ve çözüm odaklı mühendislik gibi başlıklar bizim için sadece güncel kavramlar değil; her projemizde somut önceliklerdir. Küresel güvenlik ortamının hızla değiştiği bir dönemde, çok boyutlu harekât anlayışı artık geleceğin değil, bugünün gerçekliği haline gelmiştir” diye konuştu.

“Türk sistemlerinin %75’i NATO’da sahada”

Gelişen Türk Savunma Sanayii ürünlerine de dikkat çeken Görgün “Bugün ürettiğimiz savunma sistemlerinin yaklaşık %75’i NATO kuvvetleri tarafından aktif şekilde kullanılmaktadır.1100’den fazla aktif proje ile dünyada lideriz. Halen Savunma Sanayii Başkanlığı olarak 1100’den fazla aktif Ar-Ge ve tedarik projesi yürütüyoruz” dedi.

Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün’ün konuşması şöyle:

Bugün sizleri Ankara’daki Çoklu Alan Operasyonları (MDO) Konferansı’nda ağırlamaktan büyük onur duyuyorum. Hızla değişen teknolojik gelişmelerin ve küresel tehditlerin damga vurduğu bir çağda, bu platform bizlere içgörüleri paylaşma, vizyonları uyumlandırma ve kolektif güvenlik adına yeni yollar inşa etme konusunda çok kıymetli bir fırsat sunmaktadır.

Bu önemli konuyu her yıl gündeme taşıyan Müttefik Dönüşüm Komutanlığı’na (ACT) teşekkürlerimi sunuyorum. ACT, NATO’nun gelecekteki tehditlere hazırlıklı olmasını sağlama gibi ağır bir sorumluluğu üstlenmiştir. Bu nedenle ACT’ye büyük önem atfediyoruz.

MDO Konferansına ek olarak, bu yıl ACT’nin Innovation Continuum 2025 etkinliğine de ev sahipliği yapıyoruz. Şubat ayında İstanbul’da SPARK etkinliğini başarıyla gerçekleştirdik. Ayrıca, iki hafta önce 10 şirketimiz, Savunma Sanayii Başkanlığı liderliğinde Kanada’daki IGNITE etkinliğine katıldı. Eylül ayında Portekiz’de düzenlenecek GLOW etkinliğinde bu projelerin deneme uygulamaları yapılacak. Son olarak, İstanbul’da düzenlenecek SHINE etkinliğinde, tüm bu projeler senaryolar ve gösterimler eşliğinde üst düzey NATO yetkililerine sunulacak. Bu vesileyle sizleri SHINE etkinliğine davet etmek isterim.

NATO ile ilgili çalışmalarımız kapsamında, NATO Genel Sekreteri Ekselansları Sayın Mark Rutte ile oldukça verimli temaslarımız oldu. Sayın Genel Sekreter, 25 Kasım 2024 tarihinde ülkemizi ziyaretinde, ulusal havacılık şirketimiz TUSAŞ’a bir ziyarette bulunmuştur. Bu ziyarette, savunma sanayiimizin mevcut kabiliyetleri ve geleceğe yönelik vizyonu hakkında kapsamlı bir bilgilendirme ve istişare toplantısı gerçekleştirdik.

Sonrasında 16 Ocak 2025 tarihinde Brüksel’deki temaslarımız kapsamında NATO Karargâhı’nda Sayın Rutte’yi ziyaret ettik. Görüşmelerimizde, Türk savunma sanayiinin NATO’nun operasyonel ihtiyaçlarına katkıları, müttefik ülkelerle olan stratejik iş birliğimiz ve gelecekte hayata geçirilebilecek ortak projeler ele alındı.

Çoklu Alan Operasyonları konsepti, bizleri geleneksel sınırların ötesine geçmeye zorluyor. Artık izole edilmiş alanlarda faaliyet göstermek yeterli değil. Hava, kara, deniz, su altı, siber ve uzay; artık hepsi birbirine bağlı harekât alanlarıdır. Üstünlük, tek bir alanda baskın olmaktan değil, tüm alanların kusursuz entegrasyonundan geçmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri gibi güçlü bir orduya sahip olmanın özgüveniyle, NATO’ya en başından beri koşulsuz askeri destek sağlamaktan gurur duyuyoruz. Program yönetimi otoriteleri olarak askeri harekâtlar sizin uzmanlık alanınızdır. Ancak bu dinamik ortamda, Türkiye yalnızca stratejik uyumla değil, aynı zamanda özgün kabiliyet geliştirme ve teknolojik yeniliklerle de NATO’nun sadık bir müttefiki olarak katkı sağlamaktadır. Tüm bu çalışmalarda süreçlerimizde ve teslim ettiğimiz sistemlerde dijital dönüşüme odaklanıyoruz.

Savunma sanayii, Çoklu Alan Operasyonlarının geliştirilmesi ve uygulanmasında kilit bir rol oynamaktadır. Ülkemizde bu teknolojik boyuttan sorumlu kurum Savunma Sanayii Başkanlığı’dır (SSB). Çok alanlı yeteneklere odaklı bir yapı içinde faaliyetlerini sürdüren SSB, çözüm odaklı bir yaklaşımla ve operasyonel gerçekliklere hızla uyum sağlayabilen bir stratejiyle çalışmaktadır. Başarımızı, işe yarayan üzerine inşa etmek ve sahadaki ihtiyaçlara göre sürekli iyileştirmek olarak özetleyebilirim.

SSB olarak hâlihazırda 1100’den fazla aktif tedarik ve Ar-Ge programı yürütmekteyiz. Program portföyü büyüklüğü ve çeşitliliği açısından, dünyadaki en büyük savunma sanayii program yönetim otoritesiyiz. Bugün Türk savunma sanayiinin dünyanın 11. büyük ihracatçısı olduğunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan teslimatlarla birlikte ürettiğimiz sistemlerin yaklaşık %75’inin NATO kuvvetlerince kullanıldığını gururla ifade etmek isterim.

Günümüzde yapay zekâ giderek karar destek mekanizmalarımıza entegre edilmektedir. Bulut tabanlı mimarilere geçişi ise birlikte çalışabilirlik ve gerçek zamanlı tepki kapasitesi açısından kilit bir unsur olarak görmekteyiz. Bu bağlamda, kamu kurumları, sanayi, akademi ve son kullanıcıları bir araya getiren, toplumun tüm kesimlerini içeren bir yaklaşımı benimsiyoruz.

MDO’nun başarısı için, özellikle bu dinamik ortamda, sahada deneyimi olan askeri personel ile kamu kurumları ve özel sektör şirketlerinin yakın iş birliği içinde çalışması elzemdir. Sahadan gelen geri bildirimlerin hızla sanayiye aktarılması ve etkin çözümler üretilmesi gerekir. SSB, operasyonel ihtiyaçları en doğru ve zamanında karşılamak için hem saha hem de sanayi ile yakın temas içinde çalışmaktadır.

Türk Savunma Sanayiinin Çoklu Alan Operasyonları bağlamında öne çıkan bazı güçlü yönlerini sizlerle paylaşmak isterim:

Türkiye, gelişmiş insansız sistemlerin geliştirilmesi ve konuşlandırılmasında küresel bir lider haline gelmiştir. Bayraktar TB2, AKINCI, ANKA ve AKSUNGUR gibi İHA platformlarımız, çeşitli operasyon alanlarında gerçek zamanlı keşif-gözetleme, hassas vuruş ve savaş alanı direnci açısından etkinliklerini kanıtlamıştır. Bu platformlar, NATO komuta-kontrol yapılarıyla entegre edilebilecek şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca KIZILELMA ve ANKA-3’ün çok yakında hizmete gireceğini de belirtmek isterim.

Geçtiğimiz hafta Denizkurdu Tatbikatı sırasında, dünyada ilk kez iki adet TB3 insansız savaş uçağı, bir deniz platformundan eşzamanlı olarak havalanarak hedefe koordineli salvo atışı gerçekleştirdi. Bu operasyon; yüksek düzeyde otonomi, hassas angajman ve ağ merkezli hedefleme yeteneğini ortaya koymuştur.

Elektronik harp, çoklu alan üstünlüğünün temel taşıdır. Sanayimiz, radar karıştırma, sinyal istihbaratı ve spektrum hâkimiyeti gibi gelişmiş EH sistemleri geliştirmiştir. Bu sistemler, TSK tarafından aktif olarak kullanılmakta, hayatta kalabilirliği artırmakta, düşman faaliyetlerini bozmaktadır.

Komuta-kontrol, iletişim, bilgisayarlar, istihbarat, gözetleme ve keşif (C4ISR) teknolojilerine yapılan yatırımlar sayesinde; güvenli, gerçek zamanlı veri paylaşımı yapabilen yazılım tanımlı iletişim sistemleri ve muharebe yönetim platformları geliştirilmiştir.

Uzay alanında, Türkiye GÖKTÜRK serisi gibi uydu haberleşme ve yer gözlem sistemleri ile önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bu yetenekler, hem ulusal hem de müttefik operasyonlarını desteklemekte, bilgi üstünlüğü ve stratejik erişim sağlamaktadır.

Kara alanında ise Türkiye, modern ve yetenekli kara kuvvetleri inşasına büyük yatırımlar yapmıştır. ALTAY ana muharebe tankı ve 4×4, 6×6, 8×8 taktik tekerlekli araçlarımız, modern savaş alanı için özel olarak tasarlanmıştır.

ALTAY tankı; üstün ateş gücü, hareket kabiliyeti ve entegre komuta kontrol yazılımı ile gelişmiş hayatta kalabilirlik sağlamaktadır. Bir ALTAY tankı, savaş alanında mobil bir taktik komuta merkezi olarak görev yapabilir.

HÜRKUŞ (temel eğitim uçağı), HÜRJET (ileri jet eğitim uçağı) ve KAAN (savaş uçağı) sınıflarının en modern örnekleridir. Bu uçaklar, kendi radar, aviyonik sistemleri ve akıllı mühimmatlarıyla donatılmaktadır.

Donanma alanında ise sahil güvenlik botundan fırkateynlere kadar geniş bir ürün yelpazesiyle pek çok müttefikimize hizmet veriyoruz. Ayrıca insansız deniz araçlarında da liderlik vizyonumuz doğrultusunda önemli ilerlemeler kaydettik.

Bunlara ek olarak, kısa ve orta menzilli hava savunma sistemleri, çok namlulu roketatarlar (ÇNRA), kendinden tahrikli obüsler gibi ileri topçu sistemleri; birleşik operasyonlar için uzun menzilli, yüksek hassasiyetli ateş desteği sağlamaktadır. Bu sistemler, diğer alan varlıklarıyla tam senkronize çalışacak şekilde entegre edilmiştir.

İnsansız kara araçları (UGV), kara birliklerinin hayatta kalabilirliğini ve hareket kabiliyetini artırmak üzere tasarlanmıştır. UGV’ler, USV’ler ve İHA’larla birlikte, Türkiye otonomi ve sürü teknolojilerinde liderliğe ilerlemektedir.

Bu gelişmeleri farklı kılan, yerli geliştirme vurgusu; güçlü Ar-Ge, kamu-özel iş birliği ve KOBİ’lerden oluşan çevik bir ekosistem tarafından desteklenmesidir. Bu yetenekler yalnızca ulusal savunmamıza değil, aynı zamanda NATO standartlarına uygun ve sürdürülebilir çözümler olarak müttefiklerimize de sunulmaktadır. Üretim kapasitemiz hızla artmakta olup, bu yetenekleri daha fazla müttefikimizle paylaşmak istiyoruz.

2024 yılında Türkiye, savunma ve havacılık ihracatında 7 milyar ABD doları seviyesine ulaşarak önemli bir eşiği aşmıştır. Bu toplamın %55,4’ü NATO müttefikleri ve Ukrayna’ya gerçekleştirilmiştir. İlk 20 ülke arasında 10’unun NATO ülkesi ve Ukrayna olması, Türkiye’nin güvenilir ve stratejik bir ortak olduğunu açıkça göstermektedir.

Çoklu alan operasyonlarının zorluklarıyla yüzleşirken, hiçbir ülkenin bu sorunları tek başına aşamayacağını unutmamalıyız. Birlikte çalışabilirlik, ortak yenilikçilik ve müttefikler arası güven; bir tercih değil, zorunluluktur. Bu anlayışla, zorlukları birlikte aşmanın aynı zamanda birbirimize kısıtlayıcı önlemler uygulamamak anlamına geldiğine inanıyoruz. Sadık bir üyeye yönelik yaptırımlar, ittifak ruhuyla bağdaşmaz. Uyum için yapıcı bir diyalog umuyoruz.

Türkiye, NATO ile yalnızca politik uyumla değil, sahada kanıtlanmış teknolojilerle de iş birliğini derinleştirmeye hazırdır. Birlikte, sadece çoklu alanlara değil, geleceğe hazır bir kuvvet inşa edebiliriz.

Konuşmamı sonlandırmadan önce, savunma sanayii vizyonumuzun temel ilkelerini paylaşmak isterim. Teknolojik ve bilimsel ilerlemenin tüm yelpazesini, savunma sektöründe üretimin geleceği üzerindeki etkileriyle birlikte ele alıyoruz. Odaklandığımız alanlar; Dijital Dönüşüm, Birlikte Çalışabilirlik, Bulut Geçişi, Yapay Zekâ, Toplum Tabanlı Yaklaşım, Uyarlanabilirlik, Artımlı Gelişim ve Çözüm Odaklı Mühendisliktir. Bunlar sadece moda kavramlar değil; tüm projelerimizdeki operasyonel önceliklerimizdir.

Son olarak, tüm tasarım ve üretim süreçlerimizi çevresel sürdürülebilirlik ve gelecek nesillere saygı anlayışıyla yeniden gözden geçirmeye başladık.

Bu nedenle, 3.500 şirketimiz, binlerce farklı NATO standardındaki sistemimiz ve yaş ortalaması 34 olan Türk savunma sanayii ailesiyle NATO’ya hizmet vermeye hazırız.

Bu stratejik ve zamanlaması isabetli konferansın düzenlenmesinde emeği geçen Müttefik Dönüşüm Komutanlığına, Türk Genelkurmay Başkanlığına ve mesai arkadaşlarıma teşekkür ederim. Gelin, sadece savaşın geleceğini konuşmakla kalmayalım; onu birlikte şekillendirelim.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu