Türkiye’nin SİHA deneyimi: Devrim mi, dönüşüm mü?
İnsansız Hava Araçları savaşın doğasını değiştiriyor mu? En son Akıncı’nın MAM-T, Aksungur’un da KGK ile atışı İHA’ların kullandığı mühimmatları nereye taşıyor? Savunma Uzmanı Arda Mevlütoğlu, Yetkin Report için kaleme aldı:
Nisan ayının son günlerinde Türk savunma sanayiinde kısa süre arayla iki önemli gelişme yaşandı. Önce 22 Nisan’da Baykar Savunma tarafından geliştirilen Akıncı adlı insansız hava aracından (İHA) güdümlü mühimmatlarla ilk kez atış testi yapıldı. ROKETSAN tarafından üretilen MAM-C, MAM-L ve MAM-T adlı farklı tiplerdeki güdümlü bombaları taşıyan PT-3 adlı prototip uçak, her üç bomba ile de isabetli atışlar kaydetti. İkinci gelişme ise iki gün sonra Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir tarafından duyuruldu. Demir, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen Aksungur adlı İHA tarafından 24 Nisan günü, Kanat Güdüm Kiti (KGK) adlı uzun menzilli güdümlü bomba atış denemesinin gerçekleştirildiğini açıkladı.
Her ikisi de geliştirme ve test sürecinin içinde olan Akıncı ve Aksungur İHA’larının kısa süre içinde envantere girmeleri bekleniyor. Görev sistemi, silah kapasitesi ve havada kalma süresi bakımından halen kullanımda olan Anka ve Bayraktar TB2’lere kıyasla üst sınıfa mensup bu platformlar aynı zamanda Türkiye’nin İHA alanındaki iddiasının da sembolleri haline geldiler.
Ancak Türkiye zaten bu alandaki çalışmaları ve yaptıkları ile dünyanın dikkatini üstüne çekmişti. Özellikle 2020 başlarından itibaren sırasıyla İdlib, Libya, Doğu Akdeniz ve en son Dağlık Karabağ’da Türk yapımı İHA’ların göstermiş oldukları performans, çatışmaların seyrine etkileri uluslararası savunma ve güvenlik literatüründe yoğun inceleme ve tartışma konusu. Nitekim bu furyaya en son dünyaca ünlü siyaset bilimci Francis Fukuyama da katıldı: Fukuyama, American Purpose sitesinde 5 Nisan günü yayımlanan makalesinde Türk İHA’larının savaşın doğasını değiştirdiğini ve Türkiye’nin bölgesel güç olma iddiasında önemli rolü olduğunu yazdı.
Oyunun kuralları değişti mi?
İHA’lar ya da silahlı İHA’lar (SİHA), “oyunun” kurallarını gerçekten değiştirdi mi? Bu soruya tam bir “evet” yanıtı vermek zor. Ancak SİHA’ların önemli bazı değişiklikleri tetiklemesi mümkün görünüyor.
Birinci olarak SİHA’ların yukarıda anılan çatışma alanlarında kullanımlarına göz atmak gerekiyor. Bu sahaların hepsinde de SİHA’lar, elektronik harp ve topçu başta olmak üzere diğer unsurlarla koordineli olarak kullanıldılar. Özellikle İdlib’de Türkiye, harekât sahasının kendi topraklarına yakınlığı avantajını da kullanarak SİHA’ları elektronik istihbarat, elektronik harp, hava kuvvetlerinin muharip uçakları ve topçu birlikleriyle koordineli bir şekilde sahaya sürdü. SİHA’lar üzerlerinde taşıdıkları kameralarla hem keşif, gözetleme ve istihbarat görevlerinde kullanıldılar hem de anlık tespit ettikleri hedefleri vurdular. Tüm bunları yaparken de elektronik harp sistemlerinin koruması altında görev yaptılar. SİHA’ların bu şekilde kullanımının o tarihe kadar bir benzeri yoktu: ABD, Predator ve Reaper tipi SİHA’ları suikast ve nokta atışlarında, tekil olarak kullanmaktadır örneğin.
İkinci olarak, düşman hava savunmasının etkisiz hale getirildiği ya da mevcut olmadığı durumlarda SİHA’ların topçu, zırhlı birlikler, sabit mevziler gibi hedeflere karşı çok etkili olduğu görüldü. Üzerlerinde taşıdıkları 20-30kg civarındaki güdümlü bombalardan 2-4 adet taşıyan bir SİHA’nın bir uçuşta birkaç hedefi birden imha edebilmesi, dahası bu imha görüntülerinin anında sosyal medya üzerinden dolaşıma sunulması hem askeri hem de psikolojik olarak ciddi etkiler yarattı. Azerbaycan bu avantajı çok iyi değerlendirmiştir.