A harfine havacılıkta neden Alpha diyoruz?
Çoğu zaman Türkçe konuşurken ‘A’ harfini ‘Adana’ olarak kodlarız. ‘B’ için ‘Bursa’, ‘C’ harfi içinse ‘Ceyhan’ kullanılır. Bazen bu kodlamalar değişir. Peki havacılık için tüm dünyada nasıl ortaya çıktı? Örneğin neden ‘A’ harfi havacılık dünyasının tamamında ‘Alpha’ olarak adlandırılıyor? İsmail Derebey yazdı…
Jargonlar, iş hayatında meslektaşlar arasındaki iletişim ve senkronizasyon için olmazsa olmazlardan biridir. Havacılıkta bu durum daha da önem taşır. Zira bir operasyon yapılırken ufak bir iletişim hatası dahi yüzlerce insanın canına mal olabilecek korkunç sonuçlar doğurabilir.
Dolayısıyla herhangi bir havacının -uçuş ekibinden ya da diğer birimlerden- mesleğe adım atarken öğrenmesi elzem olan konulardan birisi elbette havacılığın dilidir. Bu dili oluşturan havacılık alfabesinin tarihine ve kendisine yakından bakalım.
Havacılık alfabesi denildiğinde akıllara tıpkı diğer alfabelerdeki gibi harfler ve okunuşları gelebilir. Fakat havacılık alfabesi aslında sıradan alfabeler gibi harflerden değil de kodlamalardan oluşturulmuş bir dizindir.
Bu kodlamalar İngiliz Latin Alfabesindeki belirli harflerin kodlanmasıyla meydana getirilmiştir. ICAO veya NATO Fonetik Alfabesi olarak da isimlendirilebilen bu kodlamalar, uluslararası kabul görmüş kelimelerden oluşmaktadır.
Kodlama telaffuzu her dilde aynıdır
Havacılıkta kodlamaların telaffuzu her dilde aynıdır. Bu sayede genel olarak İngilizce kullanılan ve küresel bir sektör olan havacılıkta operasyonu yürüten kişilerin farklı milliyetlere mensup olmasından ötürü oluşabilecek yanlış anlaşılmaların ya da iletişim aksaklıklarının dahi büyük ölçüde önüne geçilmektedir.
Havacılıkta öne çıkan en önemli kavram emniyettir. Geçmişte yaşanmış kaza kırımların pek çoğunun sebebi insan faktörüne dayanmaktadır. Bu faktörlerden en etkili olanı ise şüphesiz ki iletişimdir.
Bir uçak uçurmak demek aslında büyük bir operasyonu icra etmek anlamına gelir. Bu operasyonda uçuş ekibi, hava trafik kontrolörü , dispeçer ve yer hizmetleri personeli gibi birçok vasıfta görevli aktif rol oynar. Görevliler birbiri ile iletişime geçerken ise çoğunlukla çeşitli telsizleri ve telefonları kullanır. Bunların kullanımı esnasında yaşanacak ufak bir anlaşmazlık büyük facialara neden olabilir.
Nasıl başladı
Şu anda kullanılan ve küresel olarak kabul edilen fonetik alfabenin tarihi aslında 1951 yılına gidiyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında havacılık hızla gelişmişti. Teknoloji, çok sayıda eğitim alan pilot ve teknisyenin varlığı, savaş sonrasında sivil havacılığın hızla büyümesine önemli bir katkı sağladı.
1951 yılında Türkiye’nin üyesi olduğu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) bir çalışma yaptı. Havacılık alfabesi oluşturuldu. Kısa sürede tüm dünya tarafından kabul edildi.
Bu çalışmalara o yıllarda dünyanın önde gelen dil bilimi profesörlerinden biri olan Jean-Paul Vinay ciddi destek vardı. Ortak dil sadece İngilizce değil dünyada yaygın olarak kullanılan Fransızca ve İspanyolca kelime söylenişlerinde de yararlanıldı.
ICAO ve standardizasyona uyarlayan birçok ülke, ilk olarak 1951’de Prof. Vinay’in hazırladığı çözümünü benimsedi. C, M, N, U ve X harflerinde birkaç değişiklik yapıldı ve 1956’da alfabe bugün hala kullanımda olan alfabe haline getirildi.
Benzer bir çalışma rakamlar üzerinden de yapıldı.
En kanlı ‘yanlış anlama’ kazası
Havacılık tarihinin en büyük kazaları arasında yer alan 1977 yılında yaşanan Tenerife ve 2000 yılında yaşanan Singapur Hava Yolları kazalarının temel nedeni çeşitli iletişim aksaklıkları ve beraberinde kazaya götüren diğer sebeplerdir.
Yanlış ifade edilen konum veya yanlış anlaşma nedeniyle bu iki kazada uçakların pilotları doğru olmayan pistlere girmeleri kazanın ana nedenlerini oluşturuyordu.
Böyle faciaların yaşanmaması ve iletişimin etkin kullanılabilmesi amacıyla havacılık alfabesinin kullanılmasının en önemli sebebi telefon ya da telsizlerle aktarılan mesajın açıkça iletilmesi daha sonra karşı tarafın bunu net şekilde anlayabilmesidir.